9 Mayıs 2007 Çarşamba

tuzlu kahve

TUZLU KAHVE


Kiza bir partide rastlamisti.. Harika birseydi. O gun pesinde o kadar
delikanli vardi ki... Partinin sonunda kizi kahve icmeye davet etti.
Kiz parti boyu dikkatini cekmeyen oglanin davetine sasirdi ama tam bir
kibarlik gosterisi yaparak kabul etti. Hemen kosedeki sirin kafeye oturdular.
Delikanli oyle heyecanliydi ki, kalbinin carpmasindan konusamiyordu.
Onun bu hali kizin da huzurunu kacirdi...

"Ben artik gideyim" demeye hazirlanirken, delikanli birden garsonu cagirdi.

"Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi. "Kahveme koymak icin."

Yan masalardan bile saskin yuzler delikanliya bakti. Kahveye tuz! Delikanli
kipkirmizi oldu utanctan ama tuzu kahvesine doktu ve icmeye basladi.

Kiz, merakla "Garip bir agiz tadiniz var." dedi.. Delikanli anlatti: "Cocukken
deniz kenarinda yasardik. Hep deniz kenarinda ve denizde oynardim.
Denizin tuzlu suyunun tadi agzimdan hic eksilmedi. Bu tatla buyudum ben.
Bu tadi cok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadi
dilimde hissetsem, cocuklugumu, deniz kenarindaki evimizi ve mutlu
ailemi hatirliyorum... Annemle babam hala o deniz kenarinda oturuyorlar.
Onlari ve evimi oyle ozluyorum ki..."

Bunlari soylerken gozleri nemlenmisti delikanlinin... Kiz dinlediklerinden
cok duygulanmisti. Icini bu kadar samimi doken, evini, ailesini bu kadar
ozleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmaliydi. Evini dusunen, evini
arayan, evini sakinan biri... Ev duyusu olan biri... Kiz da konusmaya
basladi. Onun da evi uzaklardaydi. Cocuklugu gibi...

O da ailesini anlatti. Cok sirin bir sohbet olmustu... Tatli ve sicak.
Ve de bu sohbet oykumuzun harikulade guzel baslangici olmustu tabii...
Bulusmaya devam ettiler ve her guzel oykude oldugu gibi, prenses,
prensle evlendi. Ve de sonuna kadar cok mutlu yasadilar. Prenses
ne zaman kahve yapsa prensine icine bir kasik tuz koydu, hayat boyu...
Onun boyle sevdigini biliyordu cunku...

40 yil sonra, adam dunyaya veda etti. "Olumumden sonra ac" diye
bir mektup birakmisti sevgili karisina. Soyle diyordu, satirlarinda: "Sevgilim,
bir tanem. Lutfen beni affet. Butun hayatimizi bir yalan uzerine kurdugum
icin beni affet. Sana hayatimda bir tek kere yalan soyledim.. Tuzlu kahvede.

Ilk bulustugumuz gunu hatirliyor musun? Oyle heyecanli ve gergindim ki,
seker diyecekken 'Tuz' cikti agzimdan. Sen ve herkes bana bakarken,
degistirmeye o kadar utandim ki, yalanla devam ettim. Bu yalanin bizim
iliskimizin temeli olacagi hic aklima gelmemisti. Sana gercegi anlatmayi
defalarca dusundum. Ama her defasinda korkudan vazgectim.
Simdi oluyorum ve artik korkmam icin hicbir sebep yok...

Iste gercek: Ben tuzlu kahve sevmem! O garip ve rezil bir tat.
Ama seni tanidigim andan itibaren bu rezil kahveyi ictim.
Hem de zerre pismanlik duymadan. Seninle olmak hayatimin
en buyuk mutlulugu idi ve ben bu mutlulugu tuzlu kahveye borcluydum.
Dunyaya bir daha gelsem, herseyi yeniden yasamak, seni yeniden
tanimak ve butun hayatimi yeniden seninle gecirmek isterim,
ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve icmek zorunda kalsam da..."

Yasli kadinin gozyaslari mektubu sirilsiklam islatti. Lafi acildiginda
birgun biri, kadina "Tuzlu kahve nasil bir sey?" diye soracak oldu..

Gozleri nemlendi kadinin...
Cok tatli!.. dedi...
ALINTI.....
NASIL AMA COK HOS DEGILMI arkadaslar.:)aska bakin:)

0 yorum: