12 Haziran 2007 Salı

**bİlmelİsİn Kİ**

Bilmelisin ki ...
Duvarda asılı diplomalar insani insan yapmaya yetmez.
Bilmelisin ki ...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o
kadar azalır.

Bilmelisin ki ...
Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında
çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.
Bilmelisin ki ...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. Gerçek
aşkların da!

Bilmelisin ki ...
Tecrübenin kaç yaş günü partisi yaşadığınızla ilgisi
yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

Bilmelisin ki ...
Aile hep insanın yanında olmuyor. Akrabanız olmayan
insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil.

Bilmelisin ki ...
Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da
ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.

Bilmelisin ki ...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın
kendisini affedebilmesi gerekiyor.
Bilmelisin ki ...
yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin
için dönmesini durdurmuyor.

Bilmelisin ki ...
Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz

Bilmelisin ki ...
İki kişi münakasa ediyorsa, bu birbirlerini
sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri
anlamına gelmez.

Bilmelisin ki ...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. Ve
problem, fırsatın yanında cüce kalır.

Bilmelisin ki ...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar
sürüyor.




Mavi forum

acılarım ve ben...

Seni sevmek imkansızlaşıyor artık, uzaklara kaçmak
geliyor içimden
Sana dair hiç bir şey kalmasın istiyorum
anılarımda ve bu günümde
Yeter artık yalnız kalmak istiyorum..senden kalan
acılarımla ve ben
Bazen yeni bir ümitle başlıyorum güne.bazense
inanıyorum yaşarken öldüğüme

Her şey senin eserin, her şey senden hediye
acılarım ve ben
Bir gün dönüp bakarsan maziye..yıkılan ben
kaybeden sen..
Tüm saatler sana kurulu, Tüm hayatım sana
tutsak...
Yavaş yavaş ölüyorum oysa acılarımla ben...

Zaman geçti..güneşlerim battı benim..bir sen
kalmıştın işte..
Delicesine, ölürcesine sevdiğim bir tek sen vardın
sen
Oysa öyle düşler kurmuştum , öyle doğrularım vardı
ki benim.
Şimdi her şey yalan oldu..seni içime
gömdüm..acılarım kaldı bir de BEN..

Mavi forum

Belkide sonsuz bir açlıktı AŞK'ın adı.

kimse sesini çıkarmıyor.
herşey herkes aynı.
birşeyler eksik biliyorum.
küf kokan sokaklar
kandırmak istiyor ruhumu.
aşk'tan yana ne varsa
korkuyorum.
korkuyorum belkide
aşkın taze renklerinden.
korkuyorum belkide
"sonsuz bir aşk lekesini yüreğim de taşımaktan..."


uyandım, mutsuzdum.
biri gelip
"düşlerini ışıklarla boya" dedi.
uyudum.
gözümün önüne boyalarım geldi
tualim dans etti
ışıklarımla boyadım düşlerimi
uyandım mutluydum.


eski bir kapının kilidi
paslanmış
zorlasam biraz kırılacak
tıp kı
yeni bir aşk-a açılamayacak
kadar hassas kalbim gibi...


şarkısını söyledi.
güzeldi.
ama ağladı.
elleri titredi.
sonra baktı bana...
seviyorum dedi
ve gitti..


yine bir başlangıç gibi
telşalarına sarılan insanlar
sokaklar soğuk..
ışıklı evlerin karanlık ruhları..
kopuk, yitik anılar.
bir başlangıç.
zaman akıyor.
ve susuyor tüm yürekler.


aynalar kırıldı.
yerlere saçıldı parçalar.
ölüm geldi.
aldı kalbimin yarısını.
sonra dirildim.
bir parçam yitik.
sonra bir çığlık.
karanlık bir kuyu.
dibindeyim.
çırpınıyorum.
yaralarım artıyor.
kanıyorum.
çıplaklığım geliyor aklıma.
sarılıyorum kendime.
aynalar kırılıyor.
cam parçaları değiyor bedenime.
ve yine kanıyorum.
kesiklerime bastırıyorum.
bir çığlık , bir çığlık daha
biri geliyor.
"dayanamıyorum"diyorum.
"peki" diyor.
diğer yarımı da alıyor.
ölüyorum...

"Belkide sonsuz bir açlıktı aşk'ın adı. Ve o'nu doyurabilmek için hep kanamak gerekiyordu''

Mavi forum

Senden Ögrendİm

Gözlerinden öğrendim ben herşeyi
Siyahın ne güzel renk olduğunu
İlk görüşte aşkın ne olduğunu,
Sevgiyi ve onun büyüklüğünü


Ellerinden öğrendim ben dokunabilmeyi
Bir dokunuşun nasıl iç yaktığını
O anki dünyayı umursamazlığı
Sanki o anın hiç bitmeyecekmişliğini


Saçlarından öğrendim ben neşeyle savrulmayı
Seni bağrıma basmanın mutluluğunu
Kollarına atılıp hiç bırakmamacasına sarılmayı
Teninin kokusunu unutmamayı


Resimlerine bakıp avunmayı,
Sana ancak dualarla ulaşmayı
Sadece rüyalarda görüşmeyi öğrettin be Gülüm
Sen bana acıyı, hüznü öğrettin


Bir de bırakıp gitmeyi öğrendim senden
Sessizce, ardına bakmadan kaçıp gitmeyi
Çaresizlikten ağlamayı öğrendim be Gülüm
Mutluluğu özlemeyi de öğrendim


Ben de sana kaybetmeyi öğreteyim,
Severken ayrılmayı, ayrılırken yıkılmayı
Elvedanın anlamını öğretiyorum sana ben
Elveda çiçeğim, Elveda Gülüm, Elveda...

Mavi forum

Bana bir şiir yaz...

bana bir şiir yaz buram buram banu kokan...
sadece maviyi kullanarak resmet beni
her fırça izinde yüreğin kanasın...
birde bensiz geçirdiğin dakikalar...

hatıraların palet palet dağılsın gökyüzüne
titreyen ellerinden akan gözyaşların gibi....

Mavi forum

İkİnİn Şİİrİ

bugün iki kez yağdı yağmur
iki kez eskidim sanki

iki ömrü kolkola yaşadım
biri nergis bahçesi, diğeri mahşer yeri

hep iki şömine yandı yüreğimde
birinde ateşti diğerinde kül

ve iki kez aşık oldum
bundandır iki kez ölmüşlüğüm

sonra bir serüvende ikiye böldüm ömrümü
şimdi sömestrdeyim

ilk iki kitabımdan sonra sıtmaya tutuldu coşkum
daha depremlerdeyim

ve iki kere iki
kitabımda benim

ya çok eder
ya sıfır...


Mavi forum

Korkmuyorum Senİ Sevmekten

Kaçmaya çalıştığın gerçek,
Birgün karşına çıkacak.
Ve işte o gün
Kaçacak yerin olmayacak.
Ben senin varlığını seviyorum,
Yokluğunu seviyorum
Sana ulaşamadığım dakikalarda.
Seni duymayı
Seni özlemeyi
Hiç görmesem bile seninle olmayı seviyorum.
Hiç korkmuyorum seni sevmekten.
Senin gülüşünü seviyorum.
Her bana bakışında
Gözlerinede okuduğum o duyguyu
Gözlerindeki gözlerimi seviyorum.
Gönlünü seviyorum
Özünü seviyorum senin
Dudaklarındaki sözlerimi seviyorum
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Ben sendeki o sıcaklığı
Sana olan uzaklığı seviyorum.
Yanaklarından akan göz yaşlarını
En çok, dağınık olduğunda saçlarını
Beni arayan ellerini seviyorum.
Yalnızlığımı seviyorum sebebi sensen
Ayrılığını seviyorum,
En çok yalnız kaldığımda
Beni bulan gönlünü seviyorum.
Ben en çok senin bana olan
Sevgini seviyorum.
İçimden haykırmak geliyor.
Dünyaya sığdıramadığım seni
Kalbime sığdırmak geliyor.
Ağlamak geliyor seni görmezsem
Özlemek geçiyor içimden seni
Sevmek geçiyor.
İçimden sana doğru giden
Bin bir türlü yol geçiyor.
İçimden sen mutlu olacaksan
Ölmek bile geçiyor gülüm.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Ben yalnızca seni seviyorum,
Ne o muhteşem güzelliğin
Ne kalbimdeki özelliğin
Ne de sevdiğim için değil,
Seni yalnızca sen olduğun için,
Ruhun için
Kalbin için
Aklın ve sevgin için seviyorum seni.
Ben seni en çok kendim için seviyorum
Belki de ilk defa bencil oluşumu
Sana borçlu olduğum için.
Seni her şey için seviyorum.
Ve sahip olmadığım
Hiçbir şey için.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Her dakika seninle olmayı seviyorum.
Gözlerimi her açtığımda
Aklıma gelişini seviyorum.
Her gece uyumadan önce
Seni sevdiğim aklıma gelince
Sensiz uyumayı bile seviyorum
Uyumadan önce seni düşününce.
Ben seni en çok
Umutsuzluğumda beni bulduğun için seviyorum.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Ben seni bu şehirde olduğun için değil
Benimle aynı toprağa ayak bastığın için
Benimle aynı gökyüzünü paylaştığın için seviyorum.
Geceleri benim yüzüme vuran ay ışığı
Senin de gözlerine vurduğu için seviyorum.
Benim kemiklerimi ısıtan yaz güneşi
Sana da sıcaklık veriyor diye seviyorum seni.
Beş bin yaşındaki bu dünyada
Benimle aynı zamanı paylaştığın için seviyorum.
Ben seni benimle yaşadığın için
Benden hiç gitmediğin için seviyorum
Beni hiç terketmediğin için.
Ellerini seviyorum tanrıya açıldığında
Kalbini seviyorum kapıları açıldığında
Ve gözlerini seviyorum
Her karşımda kapanıp açıldığında.
Bana baktığında
İçimde yakaladığın coşkumu seviyorum,
Her bana baktığında
Seni sevdiğimi hatırlamayı seviyorum.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Her kibrit çaktığımda
Alevin içinde seni görmeyi seviyorum.
Her sigara yaktığımda
Dumanın şeklinde seni görmeyi seviyorum.
Her bana baktığında
O kadar çok seviyorum ki seni sevmeyi
Yalnızca sen olduğun için hayatımda
Kendimi bile seviyorum
Sen olunca aklımda.
Kalbimi seviyorum seni seviyor diye
Gözlerimi seviyorum seni görüyor diye.
Ruhumu seviyorum, senin ruhuna
Bu kadar yakın diye.
Varlığımı seviyorum,
Sırf sana borçlu olduğum için
Mutluluğumu seviyorum.
Gülümsememi seviyorum seni düşününce
Ayakta kalışımı seviyorum sebebi sen olunca
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Ben sana olan sevgimi yazan
Kalemimi seviyorum.
Senin adını yazdığım kağıdı seviyorum.
Sana olan sevgime benzettiğim
Her sevgiyi seviyorum.
Bana seni hatırlatan herşeyi
Sana giden yolları seviyorum.
O kadar çok seviyorum ki seni
Seni kaybetmek korkusunu bile,
İçinde yalnızca, sen olduğun için
Sana karşı duyduğum bir duygu olduğu için
Korkumun sebebinde sen olduğun için seviyorum.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Seni seviyorum.


SENİ SEVİYORUM
ÇÜNKÜ
BENLİGİM SANA AİT
SEN ONU BURUŞTURUP ÇÖPEDE ATABİLİRSİN
KALBİNE YAKIN YEREDE KOYABİLİRSİN
KALBİNE YAKIN VE SICAK YERDE OLMAK İSTİYORUM


Mavi forum

Gİtmek

Bugunlerde herkes gitmek istiyor.Küçük bir sahil kasabasına,
bir başka ülkeye,dağlara, uzaklara...
Hayatindan memnun olan yok. Kiminle konuşsam ayni sey...
Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle ''yanına almak istediği üç şey'' falan yok.
Bir kendisi.
Bu yeter zaten. Her şeyi, herkesi götürdün demektir.
Keske kendini birakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
ani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamiyor.
Böyle gidiyor işte. Bir yanimiz ''kalk gidelim'',
öbür yanımız "otur'' diyor.
''Otur'' diyen kazanıyor. O yan kalabalık zira.
Iş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu..
En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık, monotonluğun doğurdugu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz.
Kuş olup uçmak isterken ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler...
Bir çocuk daha doğurmalar...
Borçlara girmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal, ben...
Kapidaki Rex'i bırakıp gidemiyorum. Değil bu sehirden gitmek,
iki sokak öteye taşınamıyorum. Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında.
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
''Sırtında yumurta küfesi olmak'' diye bir deyim vardır;
evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin.
Kendi imalatımız küfeler.
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada. Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım. Inadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabii yapanlar. Ama az. Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif...
Denk olsa. Gün içinde mesela...
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün.
Sabah 09.00, aksam 18.00.
Sonra baska mecburiyetler.
Sıkışıp kaldık.
Sirf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı bir ömür yani.
Ne saçma.
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.
Ben her bahar áşık olmam ama her bahar gitmek isterim.
Gittigim olmadı hiç.
Ama olsun... Istemek de güzel
CAN YÜCEL


DARMADAGIN ETTİGİN YÜREGİMİ TOPLADIM , ARKAMA BİLE BAKMADAN SIRTLANDIM GİDİYORUM...!SADECE...AVUÇLARINA BİR DAMLA BIRAKTIM ODA GÖZLERİMDEN SANA BİR HEDİYE...^^İNSAFSIZLIGINI^^ANLA DİYE

Mavi forum

Ateşe Bakan Adamın Dansı...

med-cezirlerin içinden bana gel
dokun çiçek açsın gözlerin
güz yağmurlarıyla ıslat yüreğini
bir kuşun kanadına sar gamzelerini
senin için bu kenti yakmazsam
vur beni

diktiğin çiçeklerin kokusu gurbet
sahipsizliğin diğer adı ayrılık
sen yoksan bu memleket yıkık
bir taşın kaldırımda durduğunu
bozgun bir ordu gibi durduğunu
bitmiş bir sözün ardındaki derin gözleri
bir sır gibi aklımda tuttuğumu
cümle alem ayıplasın da
şehirlerde senin için kırıldığımı
bir ananın saçlarına dokunduğu gibi
yavrusunun
içimde top tüfek patladığını

haydi bana bırak kara gözlerini
ellerin ve saçların başkasının
biliyorum
ah anam, delilik gömleğim
kendimi vurmamla
bu kadar azap olmayacak
bu şehirde bu kadar el olmak
bir bebeğin kendi sesini yudumlamak
saçlarını ülkemin toprağı gibi
avuçlamak yetmedi unutmamamın bedeli
ateşlerde dans eden bedenin
çürüklerini saymaya gücüm yok
tükendiğim belli, avazım kısık
ateşe bakıyor danseden gölgem
yansam alev alev bağrımın şiddetinden
kor beni

kızgınlığımı bağışla
sana taşıyacak acılar bahşetmiştim
yüreğinin en derin çukurunda
garip bir kuşun kanadından kopardığım
ak ak teleklerle yazılmış bir mektup
dokumuştum
silmiş yazdığım tüm yazıları
zamanın gaddar silecekleri
kala kala bir nokta al gerdanında
bu ülkenin tüm masum çocukları

gelsen de gem vursan duygularıma
kurtarmayacak bu harlı ateşleri
çırpındıkça batıyor dikenli teller
yağmurlar yağdıkça seninleyim
dolu yağdıkça
güz ateşi bir kuşun kanadını yolacak
rüzgarlar boy atacak çakırkeyf gecelerde
kendimi salacağım yılanlı bahçelere
türkülerin sesine sesimi katacağım
eteklerin zil çalsa geçsen de günahından
ateşlerde dans eden gölgeme bakacağım

bir ölümle vurduğun denize saldın beni
bir intihar coğrafyası
ve yalınayak bir şiirle
yor beni

Mavi forum

Bİr İnsani Sevİyorsaniz Ona İlk Nasil AÇilirsiniz

eĞer Bİr İnsani Sevİyorsaniz Ona İlk Olaraka Nasil AÇilirsiniz.Özellİklede Bu Yakin Bİ ArkadaŞinizsa?

Mavi forum

alıştım...

biliyor musun? alıştım artık yokluğuna,
özlemiyorum da eskisi gibi...
sensizlik yoldaş oldu bana
öyle uzaklardasınki şimdi...

içimden bi ses hep 'gelicek' diyor
ama ben biliyorum dönmeyeceğini
biliyorum herşeyin çoktan bittiğini
ve senin sonsuza dek gittiğini...

resmine bakıp ağlamıyorum artık,
'kıyamam' derdin ya bana,
kıyamazsın beni ağlatmaya diye,
ağlamıyorum artık...

saçlarım upuzun şimdi,
uzun dağınık halini severdin ya,
sen görmesende artık
hep öyle saçlarım...

beni sevdiğin gibiyim ben,
ne çare yoksun yanımda,
ne çare ki asla yeri dolmayacak
bir boşluksun sen içimde...

ama dedim ya alıştım artık yokluğuna,
özlemiyorum da eskisi gibi,
sensizlik yoldaş oldu bana,
öyle uzaklardasın ki şimdi..

Mavi forum

Masmavi bir ben...

mavi yağmurlar yağdıracağım sana
ben yokken şimşeklerden onlar koruyacak seni
masmavi bir ses duvarının arkasında kalacak bütün sesler
bir tek yağmurun sesi olacak korkma sen yağmur güzeli,

maviyi sevdiğini söyledin
boğaza gideceğim, masmavi ya
vapurlarda haykıracağım seni
martılara söyleteceğim adını
yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında,

mavi sevdiğini söyledin
tevekkeli ondandır masmavi gökyüzü bu akşam
güneş o yüzden batamadı bir türlü
o yüzden her şey masmavi bana,
İstanbul sana sesleniyorum
sana değil ona geliyorum
gelmişken sana da uğrarım elbet.

mavi sevdiğini söyledin
masmavi düşünür oldum
mavili kalıplara koydum seni
ve bir mavi ışık oldun gözlerimde
Ay'lı bir geceden kalan...

korkma, mavi yağmurlar yağdıracağım
gök gürültüsünün sesini unutturacağım sana
yağmurun sesi benim sesim olacak
masmavi bir ben olacağım sana...

Mavi forum

Seni Seviyorum...

Sen özgürlüğünle gelensin.
Seni özgürlüğünle seviyorum.
Tüm dengeleri bozarak,
Sessizliğe yazarak adın,
Seni özgürce seviyorum.

Güneşin sabahı unutması gibi,
Baharın çiçeklere küsmesi gibi,
Hep gülmek gibi,
Zor geliyor gözlerimi ayırmak senden.

Umurumda mı gülün asiliği,
Leylağın kokusu,
Krizantem’in anlamı,
Sen papatyanın sadeliği gibisin.
Seni hayatının rengiyle seviyorum

Masumiyeti beynimden silip,
Tüm suçlarımı kabullenerek;
Karanlığa doğru sürükleniyorum.
Sen varsın içinde.
Kalbinin içindeki ışık
Yüzüne vuruyor.
Güzelliğin ondan belki.
Ben görüyorum seni,
Yanan bir yerler var
Bir baksan karanlığa sende göreceksin.

Anlıyorum ki;
Mümkün değil sevdaya engel olmak.
Her an gözlerimdeyken
Ellerim yakınken sıcaklığına.
Direnmeliyim
Sevdama karşı mı?
Sana karşı mı?
Yanındayken sevdamla savaşıyorum
Uzaktayken seninle
Yenilgiyi kabullenmekte zor geliyor
Yenmekte
Kaçışın son çare olması korkutuyor beni
Senle birlikte bir çok şeyden vazgeçmek
Ama seveceksem seni
Vazgeçeceklerim düşündürmemeli
Seni vazgeçtiklerim arasından ayırt etmeliyim
Seni senden vazgeçmeden sevmeliyim

Seni düşünüyorum
Seni düşünürken nehire atılan buz parçaları gibi
Eriyor,
Kayboluyorum.
Vücudumda ki kanayan yaranın acısı gibi
Buruklaştırarak kalbimi
Kanatıp,
Karartıp,
Yine de düşünüyorum
Engellesem de kendimi, düşünüyorum
Sen benim kendime yasakladığım sevdamsın

Sonu olmayan bir sevda bu
Ben rüyada
Sen gerçeklerde
Yinede acıyorsa şu an kalbim
Düşünüyorsam seni
Var mı ötesi
Bilmesen de
Seni şimdi
Şu an seviyorum
Yarın ne olur kim bilir
Ya özlemle birleşen sevda
Yada ulaşılamayan bir aşkın
Buruk kalıntıları.
Var mı ötesi
Yanımda olsan söylerim sana sevdamı
Gözlerine bakmadan olmaz
Acı çekmeye gücüm kalmasa da
Tüm korkularımla
Tüm cesaretimle

Tüm bilinmezliklerle
Biliyorum ki seni seviyorum.

Mavi forum

gözyaşlarıyla dolu son mektup

Yine bugün seni düsünüp durdum,
bir elimde kalem, diger elimdeyse bi kagit.
Parmaklarim titriyordu nedensiz bir heyecandan.
Yildizlara baktim, dalip gittim sensiz uzaklara,
gözlerim dolu dolu gözlerini çizdim.
Sonra yildizlar yok oldu, üzülmedim çünkü gözlerin bende sakliydi.
Ardindan sabah oldu, günes bu diyarlari da selamladi,
hiç uyumamisim, sadece çizdigim o gözlerine bakip,
orda sakli kalmisim.
Günes gibi orda batip, orda dogmusum.
Adeta büyülemis o çimen bakan gözlerin beni.
Baktikca gözlerine, daliyorum uzaklara,
daldikcada hatirliyorum Askimizi hatirliyorum Hasretim…
Bana uzak diyarlardan gönderdigin o kirmizi gülü ve ardindan
Seni seviyorum deyisini hatirliyorum…agliyorum.
Hiç unutmadim ki…
Sonra, sonra bende sana seni çok sevdigimi söylemistim heyecanlanarak.
Sana kalbimi verirken, ona iyi bakmani istemistim senden.
O büyülü gözlerine bakarak, sana gönül sayfamdaki en güzel yerini vermistim.
Seni oraya kilitleyip, anahtarini da ‘sevgi denizi’ diye
adlandirdigimiz askimizin derinliklerine gömmüstüm.
Ama sen, ah çimen gözlüm, sen anahtarsiz da ordan çikmayi basardin.
Ne yazik ki sana verdigim o kalbimi, içinde degil, ellerinde tasimisin.
Seni sevdikce o kalp sana agir gelmeye baslamis,
sonunda da tasiyamayip, yere düsürdün ve bin parçaya bölündü kalbim.
Kirdin kalbimi…
Ben se, bana verdigin o çok degerli kirmizi gülü hala sakliyorum.
Ve o gül hala solmadi biliyormsun.
Bende seni o gül solana kadar sevecegim….askim…

Mavi forum

*susarak*

Susarak


Güneş altında söylenmedik söz yokmuş..
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi..
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz..
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde..
Hiç bir biçim kalmamiş dünyada denenmedik...
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde....
Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor...
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ...
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde ....

Mavi forum

Zİl Çalmadan Önce...

Zil Çalmadan Önce

“Seni arıyorum...
Biliyorum; buralarda yoksun...
Bulmam mümkün değil ama...
Yine de arıyorum.

Seni arıyorum...
Seni, olman gereken yerde arıyorum.
Bulamayacak olsam da...
Olman gereken yerde!
Sevdiğıim için...”

Beklersin!
Gelip gelmemesi bir tarafa...
Beklenmeye değer olduğu için...
Beklersin...

Ve bu bekleyiş senin
sevgiye karşı durduşun yerdir.
Ve bu bekleyiş, beklediğinden çok
seni anlatır...
Yani, “sevgim olmasa, güzelliğin kaç para eder?” demişler ya...

Aradıkların...
Beklediklerin...
Sevdiklerin...
Aynadaki suretindir...
“Uyku katillerin bile çeşmesi;
Yorgan Allahına kadar sığınak.”

Ve ama her seferinde uyanmak...
Aynada suretinle karşılaşmak...
Ulaşmak istediğin yerden önce,
gittiğin yol ele verir seni...
Hayat, kürsüsünün başında,
bütün öğrencileri gören öğretmen gibi...
Kopya çekmek; fanteziden ibaret...

Bir rüzgâr eser,
bütün karton kuleler devrilir...
Bir kar fırtınası yıkar hayallerini...
Geceyi ararsyn, sığınmak için...
Ama gün, her gün doğar yeniden...

Aradıklarınla, beklediklerinle,
sevdiklerinle...
Ve yürüdüğün yoldaki ayak izlerinle...
Hikâyen yazılır,
farkında olmasan da...
Hikâyen bittiğinde...
Değiştirmek için silgi, kalem...
Ve bir nefes zaman...
Bulamazsın!

Mavi forum

Bu Günde Ölmedim Anne...

Yüreğimi bir kalkan bilip, sokaklara çıktım
Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum
Sıkıldım dertlendim dostlarımla buluştum
Bugün de ölmedim anne.

Kapalıydı kapılar, perdeler örtük
Silah sesleri uzakta boğuk boğuk
Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük
Bugünde ölmedim anne.

Üstüme bir silah doğruldu sandım
Rüzgar beline dolandığımda bir dalın
Korktum, güldüm, kendime kızdım
Bugünde ölmedim anne.

Bana böylesi garip duygular
Bilmem niye gelir, nereye gider
Döndüm işte
Acı yüreğimden beynime sızar
Bugünde ölmedim ANNE....

Ahmet ERHAN

Mavi forum

Tut ki...

Tut ki geleceksin
ayakların yalın çıplak olmalı
taşlarına basmalısın bin yıllık
toprakların
kuşların ürkek sessizliğinde
taşlar yerinden oynamamalı
yağma yorgunu tarlaların
incir ağacında kalmalı
aklının yarısı
sarı sıcak bir Ağustos ayazına
dokunmalısın
parmakların yanmalı uçlarından
yangın yerinde düşlerin
sallanmalı

Tut ki geleceksin
ayakların çimen yeşili olmalı
menekşe esiri yorgun yazlarda
çobanı olmalısın örselenmis
dağların
kurumuş otlar sarınca her yanını
uluyacak köpekler
sen ürkütmemelisin dolunayı
dağ yarılıp denize varınca
ellerin turkuaz bir yangına
dokunmalı

Tut ki seveceksin
alevler çıkmalı gözlerinden
değmelisin gelmelere bin yıl öteden
gülerek
bozkırın bir yerinde
ıssızlığın demini yürürken başıboş
yoluma çıkmalısın aniden
hiç kimse bilmemeli
susmaların kendine konuşmalar
olduğunu
varsa söyleyecek sözün yüreğinden
olmalı

bu şiiri çok sevdiğim için sizinle paylaşmak istedim kankakar

Mavi forum

Bil ki...

Bil ki


Apansiz uyanirsan gecenin bir yerinde
Gözlerin uzun uzun karanliga dalarsa
Bir sicaklik duyarsan üsüyen ellerinde
Ve saatler gecikmis zamanlari çalarsa
Bil ki seni düsünüyorum

Bir vapur yanasirsa rihtimina bin,açil
Örtün karanliklari masmavi denizlerde
Ve dinle kalbimi bak nasil çarpiyor nasil
O bütün özlemlerin koyulastigi yerde
Bil ki seni bekliyorum

Bir sabah gün dogarken aç perdelerini ,bak
Sevinçle balkonuna konuyorsa martilar
Kendini tadilmamis derin bir hazza birak
Dökülsün dudagindan en mutlu sarkila r
Bil ki seni istiyorum

Gecelerden bir gece uyanirsan apansiz
Uzaklarda elemli,garip bir kus öterse
Bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayanlız
Bil ki seni çok seviyorum

Mavi forum

Sen Gideli Hiç Gitmedin...

Mistik uykudan bu sabah beraber uyandık.
Bana yardım ettin
Beraber kahvaltı hazırladık.
Kapıyı ve beraber açtık.
Sokağa beraber çıktık.
Kaldırımları beraber çjğnedik.
Sahilde beraber gezindik.
Denize girip beraber yüzdük.
Kurulandık, güneşlendik
ve kumlarla seviştik.

Bir bankta oturduk.
Martıları ve denizi seyrettik.
Ben senin yanında, sen de benim.
Ben sana aşık, sen de bana.
Saat bilmem kaç oldu ama
Hiç gitmek istemedin.
Benim zaten niyetim yoktu.
Benimle birlikteydin
ve hiç gitmedin...

Sonra akşam oldu.
Sevdim, sevdin ve...
Sen gideli
Her geceyi böyle sabah ettik.
Ne avuntu ne de aldanış bu
Sen yanımdaydın.
Bir ben gördüm seni.
Sen gideli
Seninle yaşadım her yalnızlığı...

Mavi forum

Yazmalıydım...

Bu gece sana bir şiir yazmalıydım...
Anlatmalıydım;
Nasıl andırdığını masum kırçiçeklerini,
Kelebeklere nasıl benzediğini,
Yıldızlarla dalga geçercesine
Nasıl da parladığını gözlerinin...

Bu gece sana bir şiir yazmalıydım...
Bahsetmeliydim;
Melekleri kıskandıran gülüşlerinden,
Rüzgarların okşamak için,
Üzerinde gezindiği saçlarından,
Ve yağmurların dokunmaktan
Kaçındığı teninden...

Bu gece sana bir şiir yazmalıydım...
İtiraf etmeliydim,
Seni çok sevdiğimi,
Kıskandığımı soluduğun havadan,
Sana yakın olabilmek için,
Uzak kalabileceğimi herşeyden...

Bu gece sana bir şiir yazmalıydım...
Anlatmak için seni,
Yırtıp atmalıydım sonra,
Seni anlatmaya çalışmak,
Sana hakarettir diyerek...

(eğilsin önünde herşey)

Mavi forum

Sunay AKIN şiirleri.....

edebiyat bölümünde verilmiş ama kusura bakmayın sonradan gördüm






Aile Boyu

Ezilmiş bir çocukluk benimkisi
bir iskelenin
vapurların yanaştığı yüzüne asılıdır
üç tekerlekli bisikletimin
lastikleri

Annesiz büyüdüm çünkü
yani serçeydim
kar üstündeki
ve arka bahçesinde
kasabın beslediği kuzu

Dudaklarımı,işte bu yüzden
aile boyu
bir şişeye değdirip
içmeyi severim
gazozu.





Alacak

yol kenarındaki
yağmur mazğallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım.





Ama Ölüm

Özgürlük kitabının
sayfaları arasına
cellatların kurduğu
darağacındaki ip
yarım kalan
sayfayı gösteriyor
okumaya devam edecek
nice insana
Evlilik fotoğraflarının yırtılarak
kırılan çerçevelerin
sokağa atılan
tahtalarıyla çakılıyor
çocuk tabutları
Hiçbir genç kız
taşımıyor kolyesinde
sevgilisinin fotoğrafını
ama ölüm
sayfaları oyulmuş
bir aşk romanının
içine gizliyor
tabancasını...





Antik Acılar

Geçim parası için
nice yaşlının
eski İstanbul evlerinden
getirdiği eşyalar
üstüne kar koyulup
satılıyor antik
acılar çarşısında.





Ayrılık

İki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması
neyi değiştirir
son istasyonun.





Beceriksiz

Kabuğunu koparmadan
ne bir elmayı soyabildim
ne de iyileştirebildim bir yaramı
ama karşıma çıkınca
kızmadım hiç elma kurduna
bendim çünkü bıçağı saplayan
onun yurduna

Şair diyorlar benim için
bilmiyorum oysa
her şiire konmalı mı uyak
her yere nedense
konamıyor tayyare
hay dilimi
arı türkçe soksun; uçak

Kaptan olmak isterdim
aynanın karşısında
eski bir sinema yıldızı
gibi ağlayan
İstanbul hatlarında
bir fırça hafifliğiyle gidip
gelen vapurlara

Eskimo bir şair dokunuyor omuzuma
ve Kız Kulesi'ni göstererek
bırak artık diyor üzülmeyi
yedi tepeli bu şehirde
şiir okunacak tek yer
elbette denizin ortasındaki
şu küçük buz dağı

Terzi olsa da babam
sökük dikmesini beceremem
beni yalnızca sen anlarsın
iğnenin deliğinden geçsin
diye ipliklerin
bir anlık ıslatıldığı dudaklara
takılıp kalan annem.





Bir Araya

Eşit olmadığı
söylenir insanların
aynı boyda olmayan
beş parmağı gibi bir elin

oysa uzanır
nice yorgun
emekçinin dudağı
su dolu avucuma

elimin
eşit olmayan
beş parmağını
getirince biraraya.





Cephede

Aslında ben daha güzel ölürdüm
arka bahçede askercilik oynarken
tahta tüfeğimle toprağa uzanır
annemin sesiyle doğrulurdum hemen
-Çabuk kalk üstün kirlenecek hınzır!

Yerdeyim yine bak anneciğim
n'olur kızma adımı çağır.





Çekmece

Büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana

Kardeşiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasıl sevmezsin eşitliği
yürürken düşen çoraplarını
aynı hizaya getirmek için
annen değil miydi önünde diz çöken

Öpüşme sahnesinin tam ortasında
içeri girdiğin yazlık sinemanın
yer göstericisiyim
yürüyorsun fenerimin ışığında
yer: Kız Kulesi
ve sonu ayrılıkla bitecek
hüzünlü bir aşk filmini oynuyor
beyaz duvarında

Bir kez olsun çıkmazken ağzından
seni sevdiğimi
her gün söylememi yadırgama
bil ki bu şehirde
iskelenin verilmesini
beklemeden atlarım vapurlara

Son karesi gibi Red Kit'in
batan güneþ e doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı.





Deniz

Yaşlı bir devrimci
düşürmez hiç ağzından
özgürlük kelimesini
ve yatmadan önce
bir bardak su yerine
denize bırakır
takma dişlerini.





Dudak Payı

Çay bardağında
Bırakılan dudak payı
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine

Yakın olsun isterim
Ellerime ellerin
Yanındaki beton binaya
Yaslanması gibi
Köhne bir evin

Seni bir çivi
Gibi çaktım
Çünkü beynime
Ve toplayıp
Bütün kerpetenleri
Attım denize.





Garip

Şiirden kovduğu uyağın
dönüp dolaşıp
sonunda mezar taşına
konması ne
garip:

Orhan Veli
1914 - 1950





Giderken

Bilerek mi yanina
almadin giderken
basinin yastikta
biraktigi
cukuru

Guveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin dogrulugu kadar

Beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki gobegimde durur
onun yoklugundan
bana kalan
çukur.





Hücüm Emri

Kum taneciği
kaçtı diye gözüne
emir veren generalin
iki dakika daha
çok yaşadı insanları
o şanslı kentin.





Kağıt Gemi

Deniz kıyısında
bir martıyla konuşurken görüyormuş
dostlarım beni sürekli
bir kaptanım çünkü
kağıt gemilerden
emekli

Kılları uzadıkça ellerimin
unuttum kağıtlardan
nasıl gemi yapıldığını
ki yaşlılığa uzanan
birer iskeledir parmaklarım
çözüldü uçlarından
nice kağıt geminin
palamarı

Çocukluğumun tahta atını
bozarak yaptığım iskeleye
küçük bir kağıt gemi
yanaşır mı dersiniz
kazısam ellerimdeki
bütün kılları ! ...





Kayıp Dalga

Kimim ben
ve sakalından bir tek kılın
müzelere giremeyeceğine ağlayan
köse bir peygamberden
nedir beni
ayıran

Hüzünlü bir çocuk yüzü müyüm
merdiven altındaki
boş rakı şişelerinin
hareketliliğinden anlayan
babasının eve gelip
gittiğini

Bir cüce miyim yoksa
cenaze gününde
annesinin tabutuna
uzanamayışının ağırlığını
hep omuzlarında
taşıyan

Küçük odaya çıkıyorum
tavan arasındaki
ve bir geminin
dümeni gibi çevirerek
istasyon düğmesini
kayboluyorum bir zamanlar
etrafında ailece toplandığımız
radyo dalgaları
arasında! ..





Kedi Kırıkları

Ortancasıyım üç kardeşin
hiç tatmadığı için
acırken ağabeyime
kıskanç gözlerle bakarım
iki insan sıcaklığı üstünden
dünyaya gelen
kardeşime

Kutsal kitaplarda
aramam boşuna
bir işaret
bilirim ki kuşların
silah sesinden
ürkmediği gün kopacak
kıyamet

Bilemezsiniz yüreğime neler olduğunu
nasıl ki bir korsanın
denize attığı rom şişesini
limana demirleyen geminin
çapasıyla kırdığından
hiçkimsenin haberi
olmuyorsa

Birbirinin üstüne
ters çevirerek içimdeki iskemleleri
uzaklaşırım aranızdan
çarşıda kaybolan bir çocuğun
elinde soğuyan
anne sıcaklığı
hızıyla...





Kırık Kibrit

Her kapı eşiğinde
çocuk mezarı diye takıldığınız
45 numara ayakkabılarımla
içinde etleri çürüyen
bir çocuk cesedi taşıdığımı
nasıl da bildiniz

Hiçbir bardakta
dudak payı bırakmadınız bana
bir kaşık sesini
bile çok gördünüz
şekersiz içerek
çaylarınızı

Bakarak yürüdüm oysa balkonlara
göz göze
gelebilmek için
çamaşır ipinin arkasına astığı
iç çamaşırlarının
ıslaklığına sürünerek
kanaryasını güneşe çıkaran
bir kadınla

Yanıma yaklaşıp kibrit istediğinizde
ıssız bir adaya düşen
yalnız adamın
dumanı görülsün diye yaktığı
ateşiydi sizlere
uzattığım

Ve siz
her seferinizde
sigaranızı yaktınız
ama açıktan geçen gemiler gibi
yanınıza beni almadan
gittiniz! ..





Kırmızı

Sevgilim kızma sakın
ve lütfen yanlış anlama
kırmızı rujunu sürünce
paramın yetmediği
elma şekerleri
geliyor aklıma.



Miğfer

Yağmur sinmiş toprağa
usulca geceden
su içiyor göçmen kuş
ölü bir askerin
ters dönmüş miğferinden
Çok yaşamayı diliyor
siperlerin içinde
birbirlerine askerler
hapşırık sesi
beklemeden
Korkulacak bir şey
olmazdı gözlerinde
belki ölmek
onca silah sesinden
kaçmasaydı kuş
telaşlı ve ürkek.





Naftalin

Eksik olan
bir yanı vardı aşkımızın
bir filminde
üç beş figüran dövüp
ata binmemesi
gibi cüneyt arkın'ın

Haberin olsun
vermedim eskiciye
yırtık ayakkabılarımı
nasıl ayrılırım ki onlardan
kapınızın önünde
az mı çıkarıp
giymiştim

Naftalinedim bende kalan yün kazağını
söylemiş miydim size
naftalin
ki güvelere karşı kullandığı
kimyasal silahıdır
anıların.





Ölü Asker

Zeynep ve Derviş'e
Nasıl da çok istemiştim
savaşa gitmeden
sevgilimle evlenmeyi
ama nereden bilebilirdim
ki silahın
demirine çarpıp
saklandığım yeri belli edeceğini
parmağımdaki yüzüğün...





Reçel

Gülemedim ki hiç
hasta yatağının başucunda
haberi bu yüzden
yoktur annemin
sol yanağımdaki
gamzeden

Komodinin üstündeki
ilaçların sayısı arttıkça
kutularından yaptığım
gökdelenin uzamasına
sevinirdim

Ve bilmezdim
annemin yaşantısındaki
renkliliğin yalnızca
raflarda dizili
kavonozların içindeki
reçeller olduğunu.





Şamandıra

Hayirsiz ogluyum babamin
hic buyumeyen
hala Topkapi'ya dogru uzanir
kimsecikler gormeden
hinzir bir cocuk gibi
kapisini calip
kacarim Istanbul'un

Hayirsiz ogluyum babamin
ticareti sevmeyen
para icin kosturulan
yaris atlarinin terlerini
bir akvaryumda toplar
icinde denizati
beslerim

Hayirsiz ogluyum babamin
yollarda dalgin yuruyen
ama adliyenin coplugunde
buldugu dolmakalemi
cocuklarina getirmek icin
ortasindan yapistiran temizlik iscisi
kacmaz gozlerimden

Hayirsiz ogluyum babamin
bir parka
dikilirse bir gun sairlerin heykelleri
benim yerim bos kalsin
ve payima hayirsiz ada aciklarina
bir samandira birakin.





Sana Yakın

Bir dostun sıcaklığına
öylesine
yaslamak istiyorum ki başımı
ya omuzunu uzat sevgilim
ya da telleri kopuk
bir kemanı

Kanadının altına sığınacak
bir kuş arayan
eskimiş saçak gibiyim sensiz
ya da bütün balinaların
kıyıya vurup
intihar ettiği
bir deniz

Bir hitit çanağıyım
toprağa gömülü
ve sen
ilk kazısını yapan
bir arkeolog ürkekliğiyle
ellerinin arasına
al beni

Tek dileğimdir çünkü benim
sana yakın bir sunay akın!





Semaver

Havalar ısınmaya başlayınca
bu aşk da biter
ben ki bırakırken
bir anlık gülümsediniz diye
paltonuzun sıcaklığıyla
avunan vestiyer

Göremezsiniz çocukluğumun
siyah beyaz fotoğraflarında
komşuların verdiği
atık yünlerden
annemin ördüğü kazağın
renkliliğini

Aralarında yürüdüm 1 mayısta
masal kahramanlarının
çok yoksulluk çekmişler
adındaki pamuğu
bile kullanmış prenses
bir regl gününde

Karıştırılsın semaver külüne
yakılan bedenim
üstüne devrilince beyaz geminin
fanilası rakı kokan babamın da
inanmıştım bir gün öleceğine

Ellerin elçizgilerimden
aşktan aşka geçen bir yaya
terasa asılı çamaşırların
arasında öpüştüğümde anladım
ıslaktır aşk
ve mahkumdur kurumaya.





Sevmek

Saçak altına sığınmış
göçmen kuşun
kar tanecikleri arasında
düşen beyaz tüyünü de
görebilmek

İşte
sevmek!





Sözgelimi

Sözgelimi
bir cenaze törenine
katılır gibi yürüyorum sokaklarda
ve iğneyle tutturulmuş
çocukluk fotoğrafım
gülümsüyor ceketimin
yakasında

Son dileği
asılacağı ipin üstünde
yürümek olan
bir cambazım sözgelimi
cellatın düğümleyerek
boynuma geçirdiği ip
düşürüyor sonunda beni
her gösteride alay ettiğim
yaşamdan

Bir mehteranım sözgelimi
çalgılar arasında
yürürken savaş alanına
üç adımda bir
geriye döner
ve yaşlı gözlerle anarım
sevgilimi...





Şemsiye

Tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla

anımsar mısın bilmem
yağmurun bardaktan
boşanırcasına yağdığı o günü
hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza
dudaklarımla hesaplamıştım
yüz ölçümünü

nicedir sokağa çıkarmıyorum
şemsiyeyi
korkuyorum çünkü
kapısı açık kafaesinden
uçan bir kanarya gibi
beni ikinci kez terk etmenden

yanıt alamayacağımıbilsem bile
yanına gidip
sorarım hergün şemsiyeye
altında elele
nasıl görünürdük diye.





Tik Tak

Ne kadar aradıysam
suyunda bulamadım tak'ları
zaman denilen kuyunun
yüzümde bu yüzden
yalnızca tik'lerini taşırım
çocukluğumun

Yarısını tuttum
çocuk doktoru
olmamı isteyen anneme
hasta yatağında verdiğim sözün
doktor olamadım ama
çocuk kaldım

İki çocuk
rahatlıkla oturduğumuz
kapının eşiğine
kendi başıma zor sığıyorum bugün
büyüdükçe insan
yalnız mı kalıyor ne ?





Yalnızlık

Şemsiye yapımcıları
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan

Daha da hüzünlendirir her gece
kentin sokaklarını
bekçinin nefesiyle
düdüğün içinde dönen
nohut taneciğinin
yalnızlığı

Ne çok sevinirim bilseniz
bir yılan
mezarıma girerde
göğüs kafesimin kemikleri içinde
kış uykusuna
yatarsa.





Yüreğim

Yuregim
Islaktir benim
Kuytularda aglamaktan
Ve hafif ucuktur rengi
Kurusun
Diye kac kez
Gunese asilmaktan...





Yüz Havlusu

Çarmıha gerildiği yaşta İsa'nın
avuçlarımdan tutan
iki çocukla çiviliyim yaşama
aşk bardağını çalkaladığım su olmak
kırılacak eşya taşıyan
bir kamyon gibi gidiyor Ağrıma

Kendi kendime konuştuğum sanılıyor
hep yanımdadır oysa
giderken bıraktığın yüz havlun
bozdun saklambaç oyununu ama
bana gizlendiğim yerden
çık demeyi unuttun

Her gece yatmadan okuduğum
bir kitap olmanı isterdim
kırardım ışıkları söndürmeden
yarım kalan sayfanın ucunu
ki sen buna tenim kırışıyor
yaşlanıyorum derdin

Yokluğundan geri kalan çölde
attığım her adımda
gözlerimden dökülür
hörgücümde taşıdığım sular
sevgilisinin gölgesinden uzak
çölde ağlayan deve ölür

Hava kararırken usulca
bir zenci olup
kalıyorum Salacak kıyısında
ve Kız Kulesi
Ku Klux Klan
gibi duruyor karşımda.

Mavi forum

BEST OF CEYHUN YILMAZ >>> onlarca şiiri.... (MÜKEMMEL BİLE YETERSİZ YA!!!)

Ölüm

Kaç sabahtır geceye uyanıyorum,
Ne oldu güneşe?
Aynalarda yokum.
Dostlarım bir sıcak selamımı almaz oldu
Dumanı tüten gözyaşlarıma dokunuyorum,
elimi ısıtmıyor.
Seni özlemek istedim oda olmadı
ve sonra ağlayınca farkettim
gözyaşlarım yanaklarımı ıslatmıyor
yüreğimde bir ağrı, bir tek onu hissediyorum
Hissedince anlıyorum, keşke veda edebilseyim sana
Sımsıkı sarılıp güzel saçlarını koklayıp gitseydim
Ölmüşüm ben bebeğim ölmüş
Herkesin korktuğu gün bana bugünmüş.


1

Sokak aralarında kayboldu gençliğim
Alanlar aldıklarını yerine koymadı
Sensiz geçen iki gecem
Sensizliğim kadar koymadı
Kimleri yedi bu yürek
Kimleri yedi de
Bir sana doymadı...


Adres

arkamı döndüğümde yüzüme geç
kaçarken tut beni
yorma kendini beni tanımak için
beni sorma sevgisiz sokağın sakinlerine
bilmezler içine atılarak büyütülen kayıp aşıkların adreslerini


Ayrılık

Islak bir sokakta bulursun kendini
Yüreğin taş, dudakların yok
Yaşadığını zannedip yürümek istersin
Ellerin titer, gözlerin dolar
Yüreğinde ne varsa yaş olup akar gözlerinden
Üşüdüğünü zannedersin; ölmektesindir
Sıkı dur bebeğim buna AYRILIK derler.....


Ağustos

garip bir ağustos tadı damaklarımda
hiç yaz gibi değil bu mevsim
yaz ben gibi değil..
ya ağustoslar bozuldu..
ya da ağzımın tadı


Anlamadın di mi?

Al beni gidelim buradan
Yada ben gideyim senden
Gideyim,
Gidiyorum diye üzülme
Çekmem gözlerimi gecenden...
Hatırlatırım sana kendimi,
Anlamsız bir rüyanın son hecesinde...
Yarın sabah olmasada
Bir sabah kalkacaksın
Her sabahtan erken, hiç gerek yokken
Dudaklarındaki tebessüm güldürecek insanları
Hep sevecekler seni
Benim seni hep sevdiğim gibi...
Anlamadın di mi?
Gittim ama mutluluğu bıraktım kanına! ..


Aşk

bir tek senin görebileceğin bir yerden
sana gülümsüyorum...
onların duydukları kahkahalarım değil
aşkı tarif gerekirse sana
anlatayım
aşk ne biliyor musun
benim sana yaşadığım,
senin durmadan üstüne bastığın...




Aşkın Kaç Beden

Uzun zamandır yoksun
Yoksun lu sabahlara uyanıyorum
Aynı
Bildiğin gibi
Yeni bi şey yok
Eski bi şey de yok
Sen gibi..........
Bir ben kaldım
O da...
Ben miyim değilmiyim belli değil artık
Arta kalan ne ki?
Daha ne kadar özleyebilirim seni
Şimdi yalvarsam geçmişime
Bir gün daha yaşamak istesem misket oynadığım sokakta
İlkokuldaki yerli malı haftasına katılsam?
Bana 3 beden küçük gelir çocukluğum
Sende öyle sevgilim
Boşluğunu dolduramaz kimse demiştim giderken
Gelme.........
Sana bol gelicek artık bu aşk!



Ben Sana Yanarken

Gözlerine bakarken umurumda değil mevsimler
Gülüşün hep deniz kenarı bana
Sen bir adım attığında göreceksin
Elinde balonlarla bekleyen o adam benim
Aldığım en derin nefessin sen
Dudaklarının dudaklarımdaki işgali hala yüreğimde
Nefes alıyorum ama hala bulamadım seni

'ben sana yanarken şimdi...sen kim bilir nerede
üşüyorsun'




Ben.. Sen...

Öylece durmayı seviyorum ben..
Durup ardından bakmayı..
Sen yürümeyi seviyorsun ama arkana bakmadan..
yaprak seviyorum ben yaprak..
Kuru, yaş ayırmadan..
Sen ezmeyi seviyorsun, neye bastığına bakmadan..



Benim Gibi

Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını..
Herkesin yüzü gözü ıslak,
Başları eğik omuzlarının arasında..
Yağmur yağdığında... Herkes..
Benim hep olduğum gibi...


Çaresizim

Sevgim avuçlarımda uyandım yine bu sabah
Bir baktım yoksun
Sevgimi bırakmışsın öksüz
Hemen aldım avuçlarıma
Sen bıraktın,
Ben koyacak yer bulamadım...
Cam kenarına koysam güneş alır,
İçerisi zaten nemli
Başkasına göstermemeli
Avuçlarımda sevgim
ÇARESİZLİĞİ BİLİR MİSİN?
BİLDİĞİNDEN DAHA ÇARESİZİM...




Eski Karım

Hala sen varmışsın gibi
İki yastıkla yatıyorum..

Kimseye söyleme gidişini, ben söylemedim.
Elimde senin siparişin olmayan torbalarla geliyorum eve..
Ağlaya ağlaya öpüyorum yattığın yastığı yorganı
Sanki beni az önce yolcu etmişsin gibi çıkıyorum sokaklara..
Üst komşuya hava atarak, bi fiyaka bi görsen..
Ne garip bu insanlar!
Bütün mahalle, hatta alttaki bakkal bile seni geçen kasım öldü sanıyor...
Ne garip bu insanlar!
Hala her sabah bana selam veriliyor..
Sanki yaşıyormuşum gibi..



Güneştin

Bir sızı gibi geliyor uzaklardan sesin
Fakat değil..nedense kalbim ağrıyor
Yoldan gelip geçenler şaşkın
İki yıldız alıyorum gökyüzünden ödünç..göğsüme tutuyorum utanarak
Seni görüyorum bir an..görüyorum ve inanamıyorum
Evet! görünce inanamadım..
Tabiki çok güzel olmalıydın fakat sadece bakışlarınla kalbimin ritmini değiştiremezdin
Naptın..naptın! !
Öldürür gibi baktın
Bir tatlı sevinçti gelişinin heyecanı..
YÜREĞİMDEYDİ..
Gökyüzünden süzüldü, bana doğru yaklaştı..beni seçmişti..
Dudaklarıma dokundu, dudaklarımı ıslattı...
ama GİTTİ! !
Bir serseri YAĞMUR DAMLASIYDI!
Bulutların arasından gördüm sapsarı saçlarını
Baktığım her an kaygı duydum
Sanki kaybolup gidecektin

Her an kaybedişimin heyecanı yüreğimdeydi
Hep kaybetmişitm, bugün de mi?
Her dakika gözümün önünde olman için dua ettim
Ama gitmedin..yüreğimdeki sevgiyi bitiremedin
Benim de olmadın...
Yaklaşmaya çalıştım... yandım.. GÜNEŞTİN! ! ! !



havalardan mıdır nedir?

bahar havasına benzer bir şeyler var bugünlerde...
bunun üstüne bir de ceyhun şiirleri okuyunca
insan bir garip oluyor...
aşık mı olduk nedir...


Hemşire

Gidiyorum artık gecenden
Benden bahsetme gelen yıldızlara
Gittiğimi bilmesinler
Yokluğumla seni üzmesinler
Soran olursa beni
Kalbini göster
İşaret parmağın dudaklarını kessin
Herkes göğsünde uyuduğumu bilsin



Hepsi Benim

Her yağmur ağlatmazdı beni
Gidişin olmasaydı...
Bu kadar geçmezdim kendimden
Çoluk çocuk bile tanır oldu kederimden...
Gitmeseydin de hep ağlasaydım
Adam demesinler bana sensiz
Ve bil ki nerde güzel bir şiir duysan
Artık hepsi benim...




İLACI YOK Kİ YOKLUĞUNUN HÜKMÜ OLSUN

Karanlık yolların hep ışıksız olduğunu söylemediler bana
Bir gün biter sandım gönül yaşları, BİTMEDİ..
Yokluğunun bulutları içimde, GİTMEDİ!
Her sabaha karşı ben durdum ben
Beceremedim..tutamadım güneşleri
Hep doğdu üstüme
Dert kurdu derdime
Titredi ellerim..
Üşüdüm..ısıtan yok
İLACI YOK Kİ YOKLUĞUNUN HÜKMÜ OLSUN
Boynumda asılı utancım, başımı kaldıramıyorum
Söylemediler bana gülmenin ayıp olduğunu ben küçükken
Söyleselerdi gülemezdim zaten
Acıyla anladım, acıyla kurdum en sevdiğim cümleyi
Silsen de kurumuyor bu göz yaşları
YÜREĞİMİ KURUTMADIKÇA! ! !



İnsan ım

nerede yanlızlık görsem
ucundan alırım bir parça
sahibine ağır gelmesin diye..



Kimseye Soramıyorum Seni

kimseye soramıyorum seni!
kirlenme diye hiç öpmedim ya...
belki başkasını seversin diye,
hiç söylemedim sana sevdiğimi.
bilmiyorsun,
boğazımda düğümsün!
yutkunsam gideceksin,
yutkunmasam...
ölürüm...!

Lal

sevemedim pazar günlerini...
ya okulu düşündüm
ya da babamın şehir dışı kamyon şoförlüğünü
hiç bir şey sevdiremedi pazarı bana
bilsem bir pazar günü geleceksin
ıslatacaksın dudaklarımı
sevmez miydim canım pazarları
tam özür dileyecektim sevmediğim tüm pazarlardan..gittin....
eski pazarlarımı bile özlettin!


Mahçup

adımın bazı kağıtlarda
adının altına yazılması bile artık beni
mutlu ediyorsa
bu benim utancım değil


Nasıl Giderim

Gittiğine inanmak istemezki gözlerim
Mademki gitmedin ne bu gözyaşları derse biri ne cevap veriririm
Dudaklarımı ıslatan yağmur bir daha yağsa nasıl yalnız ıslanırım
Giderken hiç düşünmedin mi?
Sabah odama gelse güneş sensiz nasıl uyanırım
Hep korktuğumuz ölüm hani ikimizi birden götürecekti
Şimdi gelse tutsa kolumdan ben nasıl giderim...! ! !


Sensiz Yaşıyorum ya

Sensiz yaşıyorum ya
Yazıklar olsun bana
Hiçbir muhabbette artık
Adam denmesin adıma



Sessizce Seviyorum Seni

Sessizce seviyorum seni
Söylesem de duymazsın zaten
Senin gözlerin gibi bakıyorum sana
Senin bana bakmadığın gibi
Dokunmuyorum sana
Zaten tutmak istesem de
Yapamam kıyamam sana
Dokunduğumda öleceksin biliyorum
O yüzden seni hep
Bir camın ardından seviyorum



Siz Uyurken

Birkaç tanımadık ses gelirse yüreğinizden,
Belki tanırsınız beni...
Hayatınızın beyaz-güzel sayfalarından,
Koparılmış olabilir ismim...
Haberinizin olmadığı çay bardaklarına sorun,
Dudak izlerimden teşhis edebilirmisiniz beni.
Sizi terk etmiş gibi görünsemde,
Anlayacaksınız gidişimi ayak izlerimden.
Siz uyurken ben!
Öpüp gittim gözlerinizden! ..


Taksici

Ben ne kadar sevdiysem..
O kadar gittin...
Gitmediğin zamanlarda bile, hep gidecekmiş gibi durdun yanımda...
Her bakışında başka bir el sallama
Tam sevmek isterken seni..
Taksi çağırdın..
Gitme deyişimi ne sen duydun, ne taksici..


YARIM

Benim içim acımaz mı sanıyosun
Ben giderken
yarım sende kaldı bilmezmiyim
Her karanlıkta aklımda sen
Her şarkıda ağlayan ben
Senden gittim diye vicdansız mı sanıyosun
Her sabah uyandığımda hala
ilk merhaba sana
her sabah uyandığımda
yanımda öksüz bi günaydın
alınmadık belli
sahibi öğlen uykusunda




Yok

uykumu uyuttum uykusuz yatıyorum
ama sen herşeyden habersiz
ne güzel uyuyorsundur kimbilir
ne kadar güzeldir saçlarının yastığı öpüşü
tabi, ne yastığın haberi var ne saçlarının
ben uyumuyorum.. yastığımda yok
saçlarında..



Yokluğun Yanımda

Yokluğun yanımda
İlacı yok ki yokluğunun hükmü olsun
Gözlerimin ağrısı bir kadının çığlığı
..ve gecemi kimse anlamıyor artık
Diğerlerine benzemiyor yokluğun
Diğerlerine benzemiyor ayrılığın...
Niye benzesin ki?
Hepsinden çok sevilmedin mi?

Mavi forum

Bir Masaldı Herşey Yaşamak Gibi...

hep bir masal gibi yaşadık seninle,
gerçek olmayı hiç başaramadık
ben Don Kişot oluyordum
sen yel değirmenleri
savaşıyorduk seninle
kaybeden hep ben oluyordum.

sonra sen Pinokyo oluyordun
yalanlar söylüyordun bana
burnun hiç uzamıyordu ama

ben isimsiz şövalye
sen ejderhaların koruduğu bir kalede
tüm cesaretimle kurtarıyordum seni
öpmeye hiç cesaret edemiyordum ama

sen polyanna
mutlu olacak birşeyler buluyordun illa
ben hep karamsar
imreniyordum sana

dedim ya;
hep bir masal gibi yaşadık seninle
gerçek olmayı hiç başaramadık.
sen kaf dağı kadar uzaktın bana
ben zümrüd-ü anka

masallar mutlu biterdi oysa
mutlu son enaz senin kadar uzak
bu sonu olmayan masala...

Mavi forum

Üç Oda Vardı...

Üç oda vardı bir zamanlar,
Kaçamak seviştiğimiz...
Her sevişmek isteyişimizde gittiğimiz.
Şimdi,
Aşkımızın mezarı oldu oralar,
O yanyana üç odalar.
Ölüm sessizliği içinde
Yeniden dolaşıyorum bir bir...
Sanki her biri insafsız birer kabir.
Yaşamak;
Çekilmez bir ızdırap,
Bir damla votka, bir bardak şarap...
Yağıyor üzerime,
Öldürücü anılar sağanak sağanak...
Bu mu hayat? ..
Hatırlar mısın,
Üç oda vardı bir zamanlar,
Kaçamak seviştiğimiz...
Her sevişmek istediğimizde gittiğimiz.
Şimdi,
Aşkımızın mezarı oldu oralar,
O yan yana üç odalar.
Orada şimdi,
Zamansız öldürdüğümüz
Aşkımız yatar.

Mavi forum

Çünkü Ben...

Seviyorum seni
Ve bir başka özlüyorum
Teninin hasret kokusunu.
Çalındıkça kapım
Yürek çırpıntılarında
Buluyorum kalbimi.

Özlüyorum seni.
Ve bekliyorum seni,
Tren yollarının
Bittiği yerde.
Bazen akıntılar içindeki
Bir çiçekte,
Bazen de özlem dolu
Bir kentte
Bekliyorum seni.

Yine de seviyorum seni.
Ne unutmak istiyorum
Yüzündeki çocukluktan kalma ifadeyi,
Ne de
Köşe başlarındaki
Sokak lambalarının
Loş ışıklarında
Bulmak istiyorum seni.

Kimi zaman
Beyazlar içinde
Görüyorum seni.
Uzun uzun
Bana bakıp
Sonra da aynadaki suretinle
Terk edip gidiyorsun beni.

Tıpkı bir sabah
İşe giderken kaybettiğim
Babam gibi
Uğurluyorum seni.
Sessiz ve ağlayarak
İzliyorum
Odamın pütürlü duvarlarındaki
Solmuş resmini.
Özlem duyuyorum
Mutlu günlere ve
Oyuncaksız geçen günlerime.

Kimi zaman
Mağaza vitrinlerindeki
Boş o bomboş
Elbiselerde hayal ediyorum seni.
Sonra da
Kalabalıklar içindeki
Gölgelerden gölgemin
Kimsesizliğini topluyorum.
Terk ettiğim kimliklerim gibi
Eski bir dost
Kıvamında hatırlıyorum seni.

Yarınım gibi
Bekliyorum seni.
Boğazın rüzgarlı dalgalarına
Bırakıyorum
Mahpus kalbimi.
Uzunca el sallıyorum
Giden gemilerin ardından.
Martılarıysa
Yalnızlığımdan selamlıyorum.
Çünkü ben
Sen gibi olan kentlerde
Seviyorum seni.
Çünkü ben seni
Taze ekmek kokan
Sokaklarında bekliyorum
İstanbul’un.
Çünkü ben
Denizi andıran gözlerindeki
Küçük dünya mı arıyorum.
Bu naçar ve
Derman bilmez kalbimle.

Mavi forum

Layik DeĞİlİm


Boş yere kuşatma fethetme beni
Oltana gelecek balık değilim
Nafile abartma methetme beni
Övgüne kanacak alık değilim

Bir zaman aşk için çok kapı çaldım
Hepsinden ağzımın payını aldım
Her haltı yedinde bir benmi kaldım
Ben yavan ekmeğe katık değilim

Yuvamı kursaydım konduğum dalda
Bir elim yağdaydı bir elim balda
Kulağı kapıda gözleri yolda
Görücü bekleyen kalık değilim

Ne kadar gülsemde yüreğim buruk
Kül olmuş ateşe neylesin körük
Yelkenim yırtılmış küreğim kırık
Keyf için kiralık kayık değilim

Bir asi rüzgarki ruhumda esen
Gönlümde salınıp gezemezsin sen
Adımı aklına yazamazsın sen
Ben küçük yerlere layık değilim...


CEMAL SAFİ


Mavi forum

Çıkmaz Sokak Sevişmeleri...

Yaklaş!
Dokun!

Uzat ellerini,
Sarıl sarılabildiğince...

Her kıvrımını hissetmek istiyorum bedeninin...

Uzat ellerini,
Havada kalmasın ellerim.

Ve soyun!

Unutma!

Aşk; çırılçıplak kalmaktır bazen,
Çıkmaz bir sokağın, tam ortasında.

Acık benim gibi,
Yada susa...

Uzan yanıma,
Tenimizde doyuşalım.

Hissetmek istiyorum,
Tuz ne kadar tuzlu,
Ekşi ne kadar ekşi?
Dudakburkan koyalım adını...

Gel!
Dağıt saçlarımı; ister yol..

Bir makas al,
İstediğince kes sakalımı.
Bağla elimi kolumu,
Gariban bir karyolanın başucuna...

Unutma!

Aşk; tutuklanmaktır bazen,
Çıkmaz bir sokağın, tam ortasında...

İstediğin düğmeden başla çözmeye.
Ağır ol!
Biliyorsun,
Çözdüğün kadar göreceksin beni...
Öğren!

Aşk; çıkar bir yol aramaktır bazen,
Çıkmaz bir sokağın, tam ortasında.

Getir yüzünü...
Daya kulağını göğsüme.
Dinle kalbimi.
Duy!

Ve yaklaş!
Hırçın bir çekişle sendele,
Abartılı ol,
Darmadağın bırakılmış bir yatağın, tam ortasında...

Korunmasız ol!
Ben gibi...
Neyi kimden gizliyorsun?

Hissetmek, yaşamanın yarısıysa;
Yarım adımla hislerini yaşa...
Hissettiğin kadar çılgın,
Hissetmediğin kadar masum ol...
Kendini oyna.

Unutma!

Aşk; bir oyundur bazen,
Çıkmaz bir sokağın, tam ortasında.

Aç gözlerini!
Gözlerime bak!

Kaçırma ateşini...
Umursama!

Kalbini tenine taşı,
Teninde hissetmeliyim tüm çırpınışlarını...

Toprak gibi susuz,
Yağmur kadar ıslak ol!
Tut nefesini,
Soluksuz bekle,
Vazgeçişlerin olayım...

Ve dokun!

Uzat ellerini...
Sarıl sarılabildiğince..

Uzat ellerini,
Havada kalmasın ellerim...

Ve giyin!

Unutma!

Aşk; üşümektir bazen,
Çıkmaz bir sokağın, tam ortasında...

Mavi forum

Yum gözünü uzat ellerini...

yum gözünü uzat ellerini
al bir avuç billur sudan kana kana iç
ferahla bir avuç daha al çek içine
hisset çiseleyen yağmur’un kokusunu
ıslat yüzünü saçlarını ıslat serinle
kopar akasyanın ince bir dalını
al tomurcukları eline savur rüzgara
konarlar konfeti olarak başına günün birinde

ver elini gir dünyama
dağlarıma denizlerime ovalarıma
tabiatı al kollarının arasına çiçekleri düşün
menekşeleri, sümbülleri, begonyaları
ceylanlarla koş nefesin yettiğince
kartal ol şahin ol uç dilediğince
yeter ki kaybolsun sıkıntıların

akan suya kulak verin şırıl şırıl
bak güneş ne sıcak ışıl ışıl gökyüzü
dinle kuşları rüzgarı dinle
istersen yağmur yağdırayım çisil çisil
kar yağdırayım üşütmeyen lapa lapa
haydi dal ormana gönlünce oyna
durma pamuk prensesi yedi cüceleri ara
ama gecikme sakın gecikme
istemem kaybolmanı mısralarımın arasında


uzat ellerini gel yanıma misafirim ol
hasretteysen sıcacık dostluğa otur
dertleşiriz şömine karşısında
bak nelerim var gösterebileceğim
önce
akvaryum balıklarımı göstereyim sana
yum gözlerini

Mavi forum

Bak Kalbim Ellerinde...

Tüm kalbimle sevdim ben seni,
Düşler adadım yarınlarına,
Kavuşmalar ekledim gitmelerine,
Masmavi bir gök düşledim aydınlığında,
Karanlığını ise yıldızlarımla bezedim...

Oysa;
Bir kırık kilit şimdi yüreğimde,
Anahtarını fi tarihinde yitirdiğim.
Bilirim de söyleyemem ki,
Önceden sevda dolu nakaratlarla vals yapan bu kalp
Şu anda ölü toprağıyla can çekişmelerde

Bende kalan yarısıyla sevmişti kalbim seni,
Büyük dünyalar çizdi senli resimlerinde,
Büyük adımlar attı gönlünün peşinde,
Büyük hüzünleri sakladı en karanlığında,
Küçük mutlulukları büyüttü en aydınlığında.

Şimdi ise;
Bir yarımı bende diğeri ise sende,
Bir yarım eskilerde,
Ne kaldı bak sonunda ellerimde,
Koskoca bir "hiç" ancak kendime gizleyebildiğim,
Yarım aşklar peşinde.

Ne fark eder ki; parçalanmış bir kalbin kaçta kaçının payıma düştüğü...

Mavi forum

Diyalektik Mutsuzluklar

bir uzak sabah denizidir gittiğin kapı
ellerinde rüzgârın taşınmaz çamurları var
köpürmüş soylarımı toplarken çürüyen yanlarımdan
inan batmış şehirler gibi onarılmaz anılar
gözlerinde unuttuğum o eski aciz miras
almaya gelsem soluğumda dalgın yosun kokusu
biliyorum artık hiçbir gemi beni taşımaz
ve yeniden büyür içimde mağrur bir zakkum gibi
terkedilmek korkusu


susarsın bir silâhsızlanma akşamı
susarsın dudaklarında ıslıklar kanar
öpülmez dudakların ıslık yarası
mavzerdir dokunmalarım kirvem bilirsin
öpemem, öpersem tekmil bir aşiret tragedyası


hüznünü ver bana yeter, gizli hüznünü

kolları bağlı hüzün olsun dört yanım
ırağına vurma beni kirvem, ağlarım, delirirsin
sonra derler haklıdır sevdası
geç olur ki artık onarmaz rakılar
geç olur bir yaraya rakının dağılması


sen denize sırtını dönen uykusuz dağlı
gemiler nerde (ki çoğu hüviyetidir melankolinin)
nerde aykırı mavzerler (onlara sığdıramazsın ki öfkelerini)
barut esmeri tenine sevdalarımı sürdüğüm
nasıl taşıdın bunca yıl delirmiş saçlarında
o eski şark yelini
biliyorum dokunsam parmaklarım kırılır
dokunmasam eşkîya uykusuzluğu çetin silâhlar gibi

Murathan MUNGAN


Mavi forum

Hüzzam Sevda...

Sen baharı ertelenmiş boynu bükük karanfil
Gücenmiş bir şarkısın sen yol ayrımında
Sonuncu bahar olsaydın sonbahar değil
Keşke böyle bitmeseydi bu hüzzam sevda

Ansızın kapılar çarpar
Duvardan bir resim düşer
Merdivende bir an için titrenir
sendelenir
Dönsem dönsem mi denir
Ağlamaklı bakışlardan sitemler yağar
Çekip de gidenden fazla
geride kalan tükenir

O şiirler tek başına okunmuyor
gel yalvarırım
Ve o şarkı söylenmiyor sen olmayınca
Dönüp de gelirsen diye herşeye rağmen
huysuz bebek
Anahtarın o paspasın altında hala

Yine girdim bulutuna yalnızlığın sensizliğin
Aç kurt gibi üzerime yine saldırır hüzün
Karanlığın kollarında sayıklayan gece gibi
Yine gizlenir ay,yine belirir güzel yüzün

Dallarımı insafsızca
Söküp kıran bu fırtına
Sevdamıza çöken kışın
çığ düşüren kar sesidir
Eğer bir gün mezarda
kırmızı bir gül açarsa
Gözyaşlarım yaprağında
çiy tanesidir

Fatih KISAPARMAK

Mavi forum

Seni Yazıyorum...

Seni yazıyorum;
Ellerimde senden kalma sıcaklık,
Kulaklarımda söylediklerin,
Yüreğimde yokluğundan kalma bir sancı,
Gözlerimde gidişinin hüznü var.
Odamda yokluğunla savaşıyorum.
Sessizlik işlemiş konuşkanlığıma.
Derken bir cinayet bölüyor sessizliği,
Durgun yüreğime kalemimi saplıyorum,
Durgun yüreğim kanıyor damla damla.
Her damlada daha fazla acıyor,
Her damlada daha fazla susuyorum,
Ve ben geceye savrulan her damlada seni yazıyorum.

Seni yazıyorum;
Serin bir Eylül akşamında,
Seni tanıdığım akşamda ki gibi hava,
Ama bu sefer kendi şehrimdeyim.
Sokaklar avaz avaz bağırıyor karanlığa,
Karanlık çoktan esir düşmüş,
Adım başı yanan lambalara.
Bir ben kaldım,
Bir de karaya bürünmüş yüreğimdeki umutlar,
Meydan okuyan şehrin ışıklarına.
Ve o aynı ben,
Kalemimi boğup fosfora,
Seni yazıyorum yüreğimin karanlığına.

Seni yazıyorum;
Senli zamanlar geliyor aklıma:
Gülmesi gözbebeklerinin,
Anlığına başının omzuma düşmesi,
Kollarıma emanet sıcaklığın,
Dizlerimdeki ağırlığın,
Dizlerindeki uyuklamalarım,
Ve yaptığım çılgınlıklar…
Ne karanlık getiriyor bunları aklıma,
Ne de yalnızlık eseri gece esiri sessizlik.
Tek suçlu sensizlik.
Ben sensizliğinde seni anıyorum,
Ve ne kadar bilmesen de
Ben senden kalan sensizliğine seni yazıyorum.

Seni yazıyorum;
Yavaş yavaş geceye dönüyor gün.
Korna seslerini çiğneyen birkaç martı duyuyorum,
Balkon bakışı.
Gün geceye dönüyor,
Ben geceye.
Geceye dönüyorum kâğıtsız kalemsiz.
Yatarken yazmıyorum sanma,
Sadece onlara ihtiyaç duymuyorum
Çünkü ben uykumda
Seni rüyalarıma yazıyorum.

Mavi forum

Adı ne; olmadığın mevsimin?

Üşüdükçe, uzuyor gece...
Sis çöküyor içime! ..
Uzadıkça, üzüyor gece! ..
Mevsimler, dökülüyor kurşun rengi ağaçlardan; kavruk sarı!
Topraktan kök...
Ve çeneden diş sökülür gibi koptu elin avucumdan; bir beyaz güvercin gibi oturuyorken parmaklarımın arasında! ..
Böceklere terkedilmiş yuvalar gibi, şimdi bomboş avuçlarım...
Korkuyorum;
İçime bakmaktan!
Sen olsaydın, ne koyardın yokluğunun adını? ..

Üşüdükçe, uzuyor gece...
Üzüyor üşüdükçe ve içimi sis bastıkça, hatırlıyorum; sen ve ben 'bir' olurduk... Bir 'bütün'lüktü bu birlik, çokluktu; yokluk değil...
Az değildik bir iken; fazlaydık, ve yoğunduk... Çoğulduk, ve zengindik... Çoktuk bir'ken!
Ya şimdi? ..

Topluyorum, topluyorum, toplayıp duruyorum kendimi yalnızlığımla...
Ben, bir... Ve bir de yalnızlığım, asla 'iki' etmiyor! ..
Lokmamı kırsam bile paylaşmak için; avucumda kalıyor...
Sözüm, dudağımda kalıyor ve gözüm; kucağında kapanıyor yine, yalnızlığımın! ..
Toplanmaya çalışsam da olmuyor...
Doksandokuz parçamın her biri bir köşede; boncuklarım saçılmış bir araya gelmiyor! ..
Üşüyorum...
Üşüyor gece...
Üşüdükçe, uzuyor; uzadıkça üzüyor ve sis çöküyor içime! ..
Mevsimler dökülüyor kurşun rengi ağaçlardan; kavruk sarı, ve savruk sarı bir yel esiyor içimde! ..

Fırınlar tutuşmuyor çırasız, kaynamıyor tencereler ocaksız...
Ben, üşüyorum; şöminede kül gibi...
Bilerek, yokluğundan soğuk mevsim olmadığını! ..

Adı var da her şeyin; ne deniyor olmadığın mevsime? ..
Bilmiyorum...
Yokluğundan daha soğuk bir mevsimi tanımadım ki...
Bilmiyorum sensizlikten daha soğuk bir mevsim...

Mavi forum