Imtihanlara maruz kalmak insanligimizin geregidir Ilk insan Hz. Adem, cennette Hz. Havva ile, seytanla ve kendi mahiyetinde sakli bulunan bir kisim duygularla imtihan olmus.. ve yeryuzune indikten sonra da bu imtihanlar devam etmisti. Hz. Adem'in soyundan gelen insanlar da kendilerine rehber olarak gonderilen peygamberlerle imtihan olmus, ihtilafa dusmus, bunlarin bir kismi da putlara tapmada israr edip onlarin arkasindan gitmemisti. Bunlarin orneklerini, bugune kadar insanlik tarihiyle alakali yazilmis eserlerde gormek mumkundur. Iste bu imtihanlar silsilesi icinde onemli bir imtihan da, insanlarin birbiriyle olan imtihanlaridir. Bu kabil imtihanlarda bazen kaybeder ve olumsuz sonuclarla karsilasabiliriz. Bu kayiplar bazen mizac ya da mesreplerden, bazen de Bediuzzaman Hazretleri'nin, "Umur-u hayriyenin cok muzir manileri olur.." dedigi gibi, seytanlardan kaynaklanabilir. Muslumanlari, seytanlarin musallat oldugu kisiler olarak tavsif etmekten hicap ederim; ancak gercek olan su ki, hepimiz insaniz ve birer nefis tasimaktayiz. Nitekim Allah Res�lu (sas), bir hadis-i seriflerinde; "Herkesin nefsi vardir. Benim de nefsim var.." buyurur. Bundan sonra artik isterse insanlar, bizim nefsimiz veya mahiyetimizde seytanin oklarina hedef olabilecek lumme-i seytaniye diye bir mekanizma yok desinler!. Bunlar hicbir sey ifade etmez. Kaldi ki, hadisin devaminda Allah Res�lu, "uzun zaman onunla mucadele edip onu hizaya getirdigini ve neticede kendisine teslim oldugunu" bildirir. Herkes nefis tasimaktadir Dunyada kim bilir daha nice insanlarin nefis ve seytani kendilerine teslim olmustur. Ama bu, katiyen bir anda olmamistir. Tasavvuf� bir uslupla ifade edecek olursak bu kademe kademe, nefs-i emm�reden nefs-i levv�meye, ondan nefs-i r�diyeye (Allah'tan hosnut olma mertebesi), ondan nefs-i mardiye'ye (Allah'in hosnutluguna erme) ulasmislar.. ve daha sonra da mutmainne, s�fiye, yani enbiya-i izam ve asfiyanin nefislerine yakin mustesna nefisler mertebesine yukselmisler ve neticede oyle bir noktaya gelmisler ki, artik ondan ote nefisleri kendilerine her zaman iyilikle emreder olmustur... Buradan hareketle, herkesin, daha bastan bir nefse sahip oldugunu kabullenmesi gerekir. Bu onun omrunun sonuna kadar, imtihan olacagini kabullenmesi de demektir. Boyle bir kabul bize sunu ifade eder: Insanlarin birbirine dusmesi, birbiriyle ugrasmasi icin bu kadar cok sebep ve faktor olduguna gore, evvela bu isi beseriyetin icabi olarak kabul etmekte yarar var. Bizler beseriz; nasil bizim dogup buyumemiz, buyuyup yaslanmamiz, yaslanip curuk bir enkaz gibi cokmemiz; sonra da kendi enkazimiz altinda kalarak unutulup gitmemiz bizim icin fitr� ve tabii bir yol; oyle de, birbirimizle cekismeye, hir-gur etmeye musait bir fitratta yaratilmis olmamiz da, bizim tabiat ve fitratimizin geregidir. Ne var ki bizim icin her zaman, bu tur duygulari hayra cevirmek de mumkundur.. ve bize dusen de iste bunu yapmaktir. Biraz daha acalim; mesela bir insan, kendi mahiyetine yerlestirilen sehvet hissi sayesinde veli olabilir. Evet o insan eger, uzerindeki sehev�n� istek ve arzulari karsisinda namus ve iffetini kemal-i hassasiyetle koruyabiliyorsa, ayni durumda olmayan baska birinin bin rek'at namazla ulasamayacagi seviyelere ulasir. Cunku bu kimse, o kadar sehvetle donatilmis olmasina ragmen, nefsini frenleyip onu zabt u rabt altina alabiliyor. Evet, tehlikenin buudlari nispetinde muk�fat soz konusudur. Hatta bazen boyle birinin terakkisi o kadar hizli, o kadar am�d� (dikey) olur ki, baskalari vel�yet yolunda katiyen ona yetisemezler. Bu hususa bir sey daha ilave etmek istiyorum. Mesela, bazi insanlarin hemcinslerine karsi fitratlarinda fazla bir temayul vardir. Eger o insan bir hayat boyu o temayulunu gemleyip mesru dairede kalabilse, o oyle bir yukselir ki, hicbir kimsenin buna yetismesi mumkun olamaz. Goruldugu gibi sehvet, baslangicta oldurucu bir ag iken, irademizin hakkini verme sayesinde insani yukselten nurdan bir helezon haline gelebilmektedir. Gazab duygusu da, denge uzere temsil edilmesi halinde insani yukselten, onu hakikatlerle bulusturan isiktan bir merdivene donusebilir. Boyle bir his, ihkak-i hak edip hakki bulma seklinde ortaya ciktigi takdirde, adalet seklinde tecelli eder. Hz. Omer, Musluman olmadan evvel, insanlar arasinda sert mizacli tanindigi icin, Hz. Ebu Bekir tarafindan devlet baskanligina tavsiye edildiginde Sah�be, "Allah'in huzuruna gittigin zaman sana, bu insani basimiza getirdigin sorulursa, ne diyeceksin?" seklinde itiraz eder; Hz. Ebu Bekir, Omer'deki o duygunun ihkak-i hak ve adalet seklinde tecelli edecegini bildigi icin, emin bir edayla, "Ben, benden sonra insanlarin en hayirlisini insanlarin basina getirdigimi soylerim." demistir. Evet, ilk halife isabet buyurmuslardi; Hz. Omer hic de bazilarinin gorup degerlendirdigi gibi degildi; ondaki sertlik, adalet haline gelmis ve hilafeti boyunca kili kirk yararcasina bir istikamet icinde yasamisti. Bazen zahirde mizac sert gorunebilir; ama her zaman Omer� bir hal almasi mumkundur. Velayete ulasma yollari arastirilmalidir O halde, ayni muessesede calisan insanlar, kendi aralarinda "hir-gur"e vesile olabilecek bu turlu madenlerle donatilmis bulunduklarini dusunerek demeliler ki, bunlari mahiyetimize Allah koydu, dolayisiyla onlar yer yer tesirlerini icra edecekler. Ne var ki eger disimizi sikar da, katlanabilirsek, am�di (dikey) veli olma yollari da acik demektir. Yine bu gayeye uygun olarak, yeme icme konusunda da dengeli olmali, duygularin oldurucu agina dusulmemeli ve dunyev� nimetlerden istifadeyi sukre baglamali ve Allah'in inayetiyle, keremiyle am�di olarak vel�yete ulasma yollari arastirilmalidir. Yani insanlar bunlarla, Cenab-i Hakk'in kendilerine, vel�yete giden bir yol actigini dusunmeli, konumlarini ona gore degerlendirmeye bakmalidirlar. Keza, arkadaslarindan gelecek seylere karsi da pesinen sabirla mukabele etmeye kararli olmali ve "gelse sizin cel�linizden cefa, yahut cem�linizden vefa, degil mi ki mu'min kardeslerimizsiniz, her ikisi de cana safa. Sizden gelecek cevir de hos cefa da hos" demelidirler. OZETLE 1- Insanlarin maruz kaldigi imtihanlar silsilesi icinde en onemlisi, birbirleriyle olan imtihanlaridir. Bizler burada degisik sebeplerden dolayi bazen olumsuz sonuclarla karsilasabiliriz. 2- Bir hadis-i serifte: "Herkesin nefsi vardir. Benim de nefsim var.." buyurulur. Bundan sonra artik isterse insanlar, bizim nefsimiz veya lumme-i seytaniye diye bir mekanizma yok desinler! 3- Bir arada calisan insanlar, kendi iclerinde "hir- gur"e vesile olabilecek bazi ozelliklerle donatilmis bulunduklarini dusunerek demeliler ki, bunlari mahiyetimize Allah koydu, dolayisiyla onlar tesirlerini icra edecekler. M.Fethullah Gulen... (Kursu) 09.03.2007 |
0 yorum:
Yorum Gönder