28 Mayıs 2007 Pazartesi

Ruhum Dediki...

Ruhum bana vaazetti ve kendine küfredene dostluk gösteren ama halkın
nefret ettiği insanı sevmeyi öğretti. Ruhum bana Sevgi`nin sadece
sevende değil, sevilende de kendisiyle gururlandığını gösterdi.

Ruhum bana vaazetmeden önce Sevgi yüreğimde iki çivi arasına
gerilmiş ince bir ipti. Ama şimdi başı sonu, sonu da başı olan bir
hale oldu. Bu hale bütün varlıkları çevreler ve bundan sonra var olacakları da
kucaklamak üzere yavaş yavaş genişler.

Ruhum bana öğüt verdi ve cildin, biçimin ve rengin altında gizli
olan güzelliği görmeyi öğretti. Gerçek çekicilikleri ve hoşlukları
görünene kadar çirkin denen insanlar hakkında uzun uzun düşünmem
için beni eğitti. Ruhumun öğüdüne kadar Güzelliği iki sis kolonu
arasında titreyen bir meşale gibi görürdüm. Şimdi sis kayboldu, alevlerden başka bir şey görmüyorum.

Ruhum bana vaazetti ve dilin, gırtlağın ve dudakların çıkaramayacağı
sesleri dinlemeyi öğretti. Ruhum bana vaazedene kadar gürültü ve feryattan
başka bir şey duymazdım. Ama şimdi Sessizliği daha kolay duyuyor,
Görünmeyen`in sırlarını haykıran çağların ilahilerini ve gökkubbenin
şarkılarını dinliyorum.

Ruhum bana vaazetti ve sıkılmamış, hiçbir elin ve dudağın
dokunamayacağı kadehlere hiçbir zaman doldurulamayacak şarabı içmeyi
öğretti. Ruhum bana vaazedene kadar susuzluğum bir yudum suyun
söndürdüğü küller altında gizlenmiş belirsiz bir kıvılcım gibiydi. Ama şimdi arzum kadehim,duygularım şarabım, yalnızlığım sarhoşluğum oldu ; artık bu
dindirilemeyen susuzluğumda sonsuz sevincimi yaşıyorum.

Ruhum bana vaazetti ve insan biçimine girmemiş olana dokunmayı
öğretti ; dokunduğumuz her şeyin arzumuzun parçası olduğunu
gösterdi. Ama şimdi parmaklarım, evrendeki Görünmeyen `le birleşen
şeye karışan sise dönüştü.,

Ruhum beni mersinden ya da tütsüden yayılmayan kokuyu solumam için
eğitti. Ruhum bana vaazedene kadar bahçelerdeki, şişelerdeki ya da
buhurdanlıklardaki kokulara ihtiyacım vardı. Ama şimdi adaklar ya da
kurbanlar için yakılmamış olan tütsülerin de kokusunu alabiliyorum.
Ve yüreğime boşluğun neşeli esintileriyle hiçbir zaman
sürüklenmeyecek kokuları dolduruyorum.

Ruhum bana vaazetti ve görünmezlik ya da tehlike
çağırdığında, "hazırım" diyebilmeyi öğretti. Ruhum bana vaazedene
kadar tanıdıklarım dışında haykıranların sesine ses vermezdim ve kolay ve düz yollar dışındakilerde yürümezdim. Şimdi, Görünmezlik, Görünmezliğe ulaşmak
için koşturabileceğim bir at oldu ; düzlükler doruğa tırmanacağım
merdivene dönüştü.

Ruhum benimle konuştu ve dedi ki, "Zaman`ı, `dün vardı, yarın da
olacak' diyerek ölçme" Ve ruhum benimle konuşana kadar Geçmiş`i hiçbir zaman
tekrarlanmayacak,Geleceği de asla ulaşılamayacak bir çağ olarak hayal ederdim. Şimdi şu anın bütün anları kapsadığını ve içinde umut edilebilecek,
yapılabilecek ve anlaşılabilecek her şeyin bulunduğunu anlıyorum.

Ruhum bana vaazedip boşluğu, "burası, orası ve şurası" diye
sınırlamamam için beni uyardı. Ruhum bana vaazedene kadar yürüdüğüm
yerin boşluğun diğer yerlerinden uzak olduğuna inanırdım. Şimdi
bulunduğum yerin her yeri içerdiğini ve yürüdüğüm mesafenin bütün
mesafeleri kapsadığını anlıyorum.

Ruhum beni eğitti ve başkaları uyurken uyanık kalmamı öğütledi. Ve
başkaları çalışırken uykuya teslim olmamı. Ruhum bana vaazedene
kadar uykumda ne onların düşlerini görürdüm, ne de onlar benim
hayallerimi düşlerdi. Şimdi onlar beni seyretmezken asla düş gemimle
açılmıyorum, onlar da ben özgürlüklerine katılmadıkça hayallerinde
göklere yükselmiyorlar.

Ruhum bana vaazetti ve dedi ki, "Övgülerle kibirlenme, ayıplamalarla
sıkıntıya düşme." Ruhumun öğütlerine kadar işlerimin değerinden
kuşku duyardım. Şimdi ağaçların ilkbaharda çiçeklenmesi ve yazın
meyve vermesi için övgülere gerek olmadığını biliyorum ; ve ayıplanmaktan
korkmadan güzün yapraklarını döküp kışın çıplak kaldıklarını.

Ruhum bana vaazetti ve ne cücelerden daha büyük ne de devlerden daha
küçük olduğumu gösterdi. Ruhum bana vaazedene kadar insanlığı iki
kişi olarak görürdüm ; biri acıdığım güçsüz, diğeri izlediğim ya da
direndiğim güçlü. Ama şimdi her ikisi de olduğumu ve ikisinin aynı maddeden
yapıldığını biliyorum. Kaynağım, onların kaynağı ; bilincim, onların
bilinci ; kavgam,onların kavgası .Onlar günahkarsa, ben de günahkarım. Onlar iyiyse bundan ben gurur duyarım.Yükselirlerse onlarla yükselirim. Hareketsiz kalırlarsa tembelliklerinden utanırım.

Ruhum benimle konuştu ve dedi ki, "Taşıdığın fener senin değildir,
söylediğin şarkı senin yüreğinde bestelenmedi, ışığı taşısan bile
ışık olamazsın, gitarın tellerini titreterek gitar çalamazsın."

Ruhum bana vaazetti ve çok şey öğretti...

0 yorum: