18 Nisan 2007 Çarşamba

Hayatin Icinden

Anlatacagimiz olay 1990 yilinda Konya’da yasandi. Hasan ogretmen Konya Sabah Dershanesi’nde ogretmendi. Yillar sonra karsilastigi ogrencisi Arif ise simdi bir tip doktorudur.

Konya’nin kisi cetin olurdu. Akildan gecen kelimeler bile ayazda kalsa donabilirdi. Hasan ogretmen derse yetismek icin aceleyle evinden cikti. Dersin baslamasina az kalmisti. Bu sebeple acele etmesi gerekiyordu. Gece yagan kar, ulasimi iyice zorlastiriyordu, ama yine de derse yetismeliydi.
Duraga yaklastiginda tramvay hareket etmek uzereydi. Biraz daha hizli gitmesi gerekiyordu. Ama yerdeki buz sebebiyle tedirgin oluyordu. Biraz yurumustu ki buzda kayan ayagi yerden kesildi. Ne oldugunu anlayamamisti. Yere dustugunde kendinden gecmis, basinin yere carpmasi sebebiyle bayilmisti. O yere dustugunde tramvay hareket etmeye baslamisti. Bu sebeple istasyonda oylece kalakalmisti.
Bir sure sonra onu fark eden kisiler hastaneye kaldirdilar. Hasan ogretmen kendine geldiginde sag kolu ve sag bacaginin kirildigini ogrendi. Alciya alinan kolu ve bacagiyla odasinda beklerken, dershanedeki ogrencilerinden birkaci ve ogretmen arkadaslari olayi ogrenip hastaneye kosmuslardi. Doktordan ogrendikleri kadariyla Hasan ogretmenin uc ay kadar yatmasi gerekiyordu.
Bu haberi duyan ogrencileri uzuldu. Zira ogretmenleri, derse gelemeyecek, hasret yasanacakti. Ama bagirlarina tas yerine gul bastirip ogretmenlerine, “Hocam siz aman dert edinmeyin, sagliginiz cok daha onemli. Dersi dusunup de uzulmeyin.” dediler.
Ogrenciler boyle demisti, ama Hasan ogretmenin ici rahat degildi. Cunku gorev vardi, cunku OSS’ye az bir zaman kalmisti, cunku buyuk umitlerle dershaneye gelen ogrencilerin bosa gitmemesi gereken sevgileri vardi.
Hasan ogretmen, bunlari dusundu gunler boyunca. Daha sonra uzun sure bu sekilde yatmayi kendine yakistiramayan Hasan ogretmen, hasta yataginda huzursuz olmaya baslamisti. En sonunda bu h�liyle bile olsa derse gitmeye karar verdi.
Derse girecekti, ama ayagi ve eli ne olacakti? ‘Haydi ayagimin uzerine basmadan tek ayakla ders anlatirim, ya elim ne olacak?’ dedi kendi kendine. Dusundu… Dusundu… ‘Vardir bir caresi.’ dedi. Aklina diger elini kullanmak geliverdi. “Neden bu elimle yazi yazmayayim ki?” dediginde, bir kalem alip yazida hic kullanmadigi diger eliyle alistirmalar yapti. Kararini vermisti... Zor da olsa parmaklarini yazi yazmaya alistirmisti. Gerci biraz kargacik burgacikti, ama yine de idare ederdi.
Kalkti bir sabah yatagindan ve dershanenin kapisina tek ayakla da olsa gitti. Isin bu kismi bittikten sonra bes kat merdivenlerden yukari cikip ders de anlatmasi gerekiyordu. Kelimeler zorlugu anlatmaya yetmiyordu. Zira kirik ayakla, doktor ‘ayaga kalkmamalisin’ demesine ragmen, asansor olmayan binada bes kat yukariya cikmasi gerekiyordu.
Zor da olsa kararini vermisti, derse girecekti ve buna kimse onu zorlamamis, teklif bile etmemisti. Boyle yatmasi yakismazdi gonlundeki sevdaya, yakismazdi ilik cicek mevsimine…
Derse girdiginde agrilari aklina gelmiyor, ogrencilerinin ter kokulari arasinda kendini gul bahcesinde hissediyordu.
Uzun uzun zaman sonra, bu hatiranin ustu kardan beyaz tebessumlerle kapandi. Ve Hasan ogretmen, yurtdisina yaptigi bir seyahatte, kirik kolla girdigi sinifinda bir ogrencisiyle karsilasti. Ogrencisi Arif’in onca seneden sonra ogretmenine sevgisi ve minnettarligi devam etmekteydi. Kelimeler dunyasinin kelimeleri, sinmisken ifadesiz sevgilerin arkasina, ogrencisinin dilinden -hayir kalbinden- su sozler dokuldu: “Hocam, ben, o sinif icinde belki de en basarisiz ogrencilerden birisiydim. Ama sizin kirik kol ve ayakla bile derse gelmeniz bana calisma azmini ve askini ogretti. O gunlerden sonra, neden ben de boyle olmayayim, dedim ve calismalarima hiz verdim, simdi doktora yapiyorum.” Kelimeler tarihe kazinmisti ve bir ogretmenin aski sisli yollarda isik olup gonulleri ve kafalari aydinlatmisti. Hakki anlatma, insanliga faydali olma, dusulecek kaygan zeminlere ragmen ogrencilerinin elinden tutma aski.

0 yorum: