]Ben, dedi: Kundaginda kursunlanan bir cocugun gozlerindeki yediveren huznum. Mufredatlara sigdiramadigim intiharli yazilarla yokluguna kanamaktan yoruldum… Sehrin en kalabalik caddesi, cevresinde yuzlerce insan; herkes bir yere yetisme telasinda. Kimse duymadi onu. Son bir umutla bir kez daha bagirdi: Gunes batidan mi dogdu, kapanan kapilar tovbe kapilari midir ki yuregimin secdeleri kabul gormuyor y�r’da! Iki damla gozyasi soyleyeceklerini hapsetti icine. Insanlar o kadar umarsizca gelip geciyorlardi ki cevresinden, kacma geregi duymadi. Gorulmuyor, fark edilmiyordu nasilsa… Bir ihlamur agacinin altindaki eskimis bir banka oturdu. Puslu bakislari cevresinde gezindi; acilmis lalelere, kir ciceklerine bakti. Kus seslerini dinledi. Icindeki hazana inat, bahar tomurcuk tomurcuk iniyordu dunyaya. Kanli ic savaslarinin tanigi defterini acti ve sonunun nereye gidecegini bilmedigi satirlari dizmeye basladi: “Bir maskeli balodayim, kimsenin yuzu gercek degil.Yalan yuzlerle, sahte guluslerle; hicbir seyin sorgulanmadigi hayatlar yasaniyor ve ben bu kadar yalanin icinde “gercegimi” yani “gercegini” ozluyorum. Sen kactikca gulusun buluyor beni ki gulusun bir goncanin gule kanat cirpmasidir guneste. Vurur ucurum diplerine yuregimi yoklugun. Kekre bulasmis bir yalnizlik, kefen biciyor hayata. Bak, yoklugunu firsat bilen maskeli yuzler etrafimi sardi yine. Oysa ben sessizligimin bozulmasini istemiyorum. Sen sususumda sakladigim cennetimsin. Dilsizligimin anaforunda yasarken seni, katil cigliklar cokca intihar sinirlarina goturuyor beni. Bahari perdeliyor cellatlar ve cekilen kiliclar kanimi istiyor. Ustelik yoksun, yani pusatsizim ve omuzlarimda tek basina birakilmisligimin yuku… “Hisst! Sessiz olun, intiharlarim uyanmasin, y�rin sacindaki tabutumu kimse omzuna almasin.” diyen sesimin aksi duyulmuyor. Delirmeyi istemem yetmiyor delirmeme. Yoklugun intihar oluyor, dusuyor uzerime. Baskin yiyor en Sen’li duslerim. Mutassil ve suskun bir olum buluyor beni ve yazdiklarim; kendi katlimi ihbarimdir yalan yuzlere…” … … Kapadi defterini. Kalemi kagida dokundurdugunda nereye gidecegini bilmedigi satirlar, olumle noktalanmisti. Oturdugu banktan dogruldu, defterini bastirdi yuregine; kararli adimlarla yurumeye basladi. Batmaya yuz tutmus gunesin kizilliginin aydinlattigi gokyuzune nerden geldigi belli olmayan kara bulutlar cokmustu. Oysa ne cok severdi yagmuru. Sert bir ruzgar saclarina degdi, meyveye durmaya hazirlanan agaclarin cicekleri savruldu. Ici usudu bir an… … Okul formasiyla, onundeki boya sandigiyla, yalvaran gozlerle bakan bir cocugun sesi boldu sessizligini: - Boyayim mi agabey? Cocuga gunde kac para kazandigini sordu. Sonra cocuga dedi ki: - Bugun 8 Mayis, okullarin kapanmasina daha bir ay var. Ayakkabi boyayarak kazanacagin paranin uc katini versem, okullar kapanincaya kadar ayakkabi boyamak yerine guzelce ders calisacagina bana soz verir misin? Cocuk sasirdi: - Agabey, siz cok mu zenginsiniz? Hayata son tebessumu kucuk boyacinin gozlerine degdi. Cocugun saclarini oksadi: - Soz verecek misin? Cocuk, isil isil gozleriyle verdi sozunu, utanarak aldigi parayi kucucuk avuclarina sikistirip gitti. … Son noktayi koydugu omrunun son huzunlu tebessumu olmustu bu an. On dakika sonra coktan bu dunyadan ayrilacagini bildigi icin, cocuga adini bile sormamisti. Yurudu sonuna, adimlari hizlandi. Idama giden ama suclu olmayan insanlarin onuru vardi yuzunde. Tramvaylarin en hizli gectigi bir noktanin onunde durdu. Defterini acti yine, az once son noktayi koydugu yazisinin altina bir dipnot dustu: “Dogum gunum, kutlu olsun.” Yagmur damlalari dustu satirlara, zamansiz vedasina ilk aglayan gokyuzu olmustu. Defterini kapatirken, bir tramvayin hizla yaklastigini gordu. Defteri yere birakti. Saatlerdir hicbir arayana cevap vermedigi cep telefonunu cikardi cebinden. Cevapsiz onca cagriyi meraksizca sildi ve ezberinde tuttugu bir numarayi tusladi. Telefonun diger ucundan once sakin gelen “efendim” sesleri ne olacagini sezmiscesine korkuyla buyuyen bir cigi animsatiyordu. Tum sesleri susturan son sozleri dokuldu dilinden: ”Demistim y�r, bir atessin ben kadar yer yakabilecek. Al, yak iste!” Telefonun diger ucundaki ses hickiriklara bogulmustu, O ise aldirmadi. Telefonu kapatmadan yapraklari ucusan defterinin yanina birakti ve intihar susu verilen bir cinayete gozunu kirpmadan, yagmur altinda,gul kurusu bir aksam vakti, YURUDU… |
0 yorum:
Yorum Gönder